Bursa’da zaman ve mekân sınırı
“Bursa’da Zaman”ın şairi Ahmet Hamdi Tanpınar, “Ne içindeyim Zamanın” şiirinde, sanki Bursa’da “zaman”la ânını bütünleştirir:
“Ne içindeyim zamanın,/ Ne de büsbütün dışında; / Yekpare, geniş bir ânın / Parçalanmaz akışında.”
Tanpınar, bu şiirinin 4. ve son bendinin ilk iki mısrasında da: “Kökü bende bir sarmaşık / Olmuş dünya sezmekteyim.” der. Ünlü edip çok geniş bir ufuk çizerek Bursa’yı nasıl “kendi” görmüşse -bu benim Tanpınar yorumum- Koray Aydın’ın tam anlamıyla Bursa çıkarması, “zaman” ve “mekân” mefhumunu kaldırmış, “Bursa”yı “Türkiye”ye, “Türkiye” yi “Bursa” götürmüştür!
***
Eğer;
Meral Akşener, doğrudan mevcut genel başkanın adaylığını savunmayıp, cumhurbaşkanı adayı olmak isteyen partinin ağabeylerinden birine saldırdığı iddiasıyla hapis cezası alan eski milletvekili ve hâlen bir ilin MHP il başkanının: “Meral Hanım, lütfen ‘Devlet’in başına Devlet gelecek’ deyin.” ısrarı karşısında, Meral Akşener’in çıkıp “... İl Başkanı ....’un ‘Devlet’in başına Devlet gelecek’ diye söyle dedi. Onun dediğini diyorum” demek zorunda kalmışsa...
Eğer;
Eski DYP İstanbul İl Başkanı, yeni MHP milletvekili Celal Adan, geçen hafta, İstanbul’da, genel başkanı seçecek üst kurul delegesinin ancak üçte birinin arkadaşlık hatırına katıldığı yemekte, “Türkeş’in zamanında oy alabiliyor muyduk! ‘Bilge liderimiz’ sayesinde oyumuz yüzde 18’e çıkmadı mı? ’Bilge liderimiz’, her kesimle ilişki kurdu...” diyerek, MHP’nin tabiî lideri için “Eskisi ebediyen öldü, yenisi en büyük!” demeye getirmesi, salonda soğuk hava estirip birçok kişinin yemeği terk etmesine sebep olmuşsa;
Eğer;
Teşkilâtın tedirginliğini yatıştırmak için, Genel Başkan’ın, adını anmayıp mecbur kaldığında, “O sarışın Yozgatlı” dediği zatın “Şefkat”ine muhtaç olunmasına isyan eden il ve ilçe teşkilâtları, “Kongre için çağrıldı, kongreden sonra gidecek, bir yetki almayacak” diye aranma ihtiyacı duyuluyorsa ve “O sarışın Yozgatlı”, bir karalama kampanyasının müsebbibi gösterilerek, muhtemelen bugün, bir hemşehrisi tarafından savcılığa şikâyet edilecekse...
Eğer;
Bir Genel Başkan, “Memleketin içinde bulunduğu durum” argümanıyla “Sizden oy istemiyorum” edebiyatı yaparak, “Mutlaka beni seçin!” demek için, MHP’lilerin Ankara’ya gelmelerini buyurup, odasında, “Size şeref bahşettim” havası veriyorsa...
Eğer;
Mevcut MHP Genel Başkanı, hâlâ içindeki amansız tereddüdü yenip halkın karşısında, “Ben şunun için tekrar genel başkanlığa adayım, şu eksiklikleri tamamlayacağım, şu şikâyetleri gidereceğim, hepinizi kucaklayacağım.” sözünü vermeden “Beni seçin!” demeye getirmişse...
Eğer;
Emeklilik hakkıma az kaldı; destek verin günlerimi doldurayım, manasında, “Sizden iki yıl daha müsaade istiyorum” diyerek oy talep ediliyorsa...
Tekrar söylüyorum: Bu iş bitmiştir.
***
Cin şişeden çıktı. Halk ayakta ve dönüşü olmayan bir kararlılık içinde... “Entrika”yla kaybetse bile kazanmıştır! Herkesin elinde kalem defter, kesin olarak “Genel Merkez”in kaybettiğini gösteriyor. “Genel Merkez”, Balgat’ta tutunamayacaktır. Onun için;
Siyasî tarihte rastlanmayan bir erdemlikle nöbet değişimi için, en güçlü genel başkan adayı görünen Koray Aydın bir yanında, parti merkezinde, basın toplantısı düzenleyerek: “Koray Aydın kardeşimize, ülkenin şu nazik vaziyetinde, halkımızın Milliyetçi Hareket’e her zamankinden fazla ihtiyaç duyduğu zamanda destek veriyorum” demesi, kimi alçaltır ve kimi yüceltir?!
Gıybetçileri, fitnecileri, arabozucuları, “önce ben, sonra ben!” diyenleri alçaltır; yerin dibine sokar, yok eder; “Önce ülkem, sonra ülkem!” diyenleri yüceltir; tarihe yazdırır, var eder! Bırakın bir kişiyi desteklemeyi, bütün adayları genel merkeze davet etmesi ve: “Halkımızı temsil eden delegenin hür iradesine saygılıyım. Kimi seçerse, memleket için, partimiz için hayırlı olsun, her zaman onunla beraberim” dese, siyasî tarihte kimin adı önce yazılır?!
***
Bursa’da “zaman” ve “mekân” mefhumu yoktu; Bursa’da “ufuk” alabildiğine açıktı.
Koray Aydın, hem parti binasında, hem Atatürk Kongre Kültür Merkezi’nde konuştu... İki ayrı konuşmada hem farklı, hem benzer konulara girdi: İnsanların neyi duymak istediklerini, neyin değiştirilmesi gerektiğini, yeni dinamizmi, Türkiye’nin vaziyetini, halkın MHP ihtiyacını yorgunluk belirtisi göstermeden, cümle tekrarlarına düşmeden ve kâğıda bakmadan anlattığında, insanlar coşkuyla, iştiyakla alkışlıyorsa, 4 Kasım ne olursa olsun, hakikaten bir “diriliş”tir!
Bütün bu satırlar halkın temennileri ve “mutlak” talepleridir.
Ben elçiyim; elçiye zeval olmaz!