‘Bugünkü şartlar’ ne ki?
Ne yazmıştım: “AKP, âdeta R. T. Erdoğan’ın şahsına tapulu maldır. Abdullah Gül gelse de kurtaramaz. Zaten gelemez; R. T. Erdoğan, AKP’yi kendisine hapsetmiştir. / AKP=R. T. Erdoğan’dır; zihinlere kazımıştır. Kemikleşmiş seçmen oyunu partiye vermiyor, R. T. Erdoğan’a veriyor.” (Yeniçağ, 12 Nisan 2014).
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ne dedi:
“Bugünkü şartlarda gelecekle ilgili bir siyaset planım yok.” (Gazeteler, 18 Nisan 2014).
“Gelecekle ilgili bir siyaset planım yok.” deseydi üzerinde durmazdım. Cümlenin başına “Bugünkü şartlarda” sözünü getirince ifadenin mahiyeti tamamen değişiyor. Neden “Bugünkü şartlarda” deme ihtiyacı duydu?
Birincisi; herkesin bildiği, benim de yukarıda hatırlattığım görüntüdür.
Ya ikincisi?
Devlet Bahçeli, yine herkesin bildiği hususları dün Grup toplantısında kesin hatlarla hatırlatmıştır:
“TC’ye ve Türk milletinin birliğine nefret duyan hastalıklı bir ruhtan cumhurbaşkanı nasıl çıkacaktır. 12 yıldır anayasa suçu işleyen birinden nasıl cumhurbaşkanı olur. Cumhurbaşkanlığı yeminine bakın. Bu yemin Erdoğan’a yakışır mı?’85 Bunun yemini kilisede namaz kılan ahlâk fukarası gibidir. Çankaya köşkünde oturacak kişinin akçeli işleri olmayan birisi olması gerekir. Elini rüşvete kaptırmış biri, Atatürk’e ayyaş diyenden, eski Türkiye diyenden... Cumhurbaşkanı olamaz ve olmayacaktır. Bundan sonra gideceği tek yer Yüce Divan’daki sanık sandalyesidir.”
Hadi “Türk milletinin birliği” meselesini izafî görelim; “sıfırlanan para” ile ifade edilebilecek bütün yolsuzluklar görmezden gelinerek, kendisine sadece pozisyon belirlenmediği, “Abdullah birader, aklından cumhurbaşkanlığı geçiyor mu? Bunun olabilirliği ve olabilmezliği üzerinde biraz konuşalım.” denilmediği için kahırla “Bugünkü şartlarda” sözünün altını çiziyorsa, “O da aynıymış.” der, söyleyecek söz bulamayız!
Şimdi Anayasa’nın 104. maddesine bakalım:
“Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.”
Yolsuzluğa göz yuman, nüfuz ticareti yapan, “havuz” kurup para toplayan bir cumhurbaşkanı düşünülemeyeceği için “... bu sıfatları taşıyanlar cumhurbaşkanı olamazlar” gibi bir ibare Anayasa’da elbette yer alamaz.
Anayasa’da “Türk milleti” ne kadar geçiyor? “Başlangıç”ta iki, maddelerinde yedi defa geçiyor.
Recep T. Erdoğan, bazen alışkanlık, bazen politik bir iki defa “Türk milleti” demenin dışında birliği temsil eden bu kavramı telaffuz etti mi? Aksine milleti dilimledi.
Devlet Bahçeli de buna vurguluyor.
“Yandaş” denilen basın-yayın organları Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç gibi Adullah Gül’ü de yavaş yavaş “itibarsızlaştırma” kampanyasına dâhil ediyorlardı. Beklemedikleri bir anda bugünkü şartlarda siyaset düşünmediğini söyleyince “Keşke demeseydi.” diye yazmaya başladılar. Çünkü R. T. Erdoğan’ın Köşk’e çıkması için ne olursa olsun Abdullah Gül ya sıfırlanmalıydı ya da açık desteği alınmalıydı.
Hesaplar karıştı.