Bozkurt işaretinin kökü Orta Asya mı?

Gazeteci arkadaşımız Kemal Çapraz’ı anmak varmış. 16 Eylül 2008’de yitirmiştik. Kemal, “bozkurt” üzerine ne bulursa topluyordu... İleride bütün bilgileri ve resimleri yayınlayacaktı. Şu anda bu dosyalar üzerine Abdülkadir Karataş ve Servet Somuncuoğlu çalışıyorlar. Turan Kültür Vakfı basacak. Kemal Çapraz’ın emanetini yüklenen Abdülkadir Karataş’ı herkes gazeteci özelliğiyle tanır. Onun güçlü bir şair olduğunu kaç kişi biliyor! Servet Somuncuoğlu, yapılmayanı yaptı ve Moğolistan, Rusya, Kırgızistan, Azerbaycan ve Anadolu’da taşları inceledi; Türklerin izlerini taşlarda aradı. Türk kültür tarihinin ana kitaplarından “Sibirya’dan Anadolu’ya Taştaki Türkler”i yayınladı.
İşte bu iki isim Kemal Çapraz’ın emeğini nesillere taşıyacak... “Bozkurt”, nihayet bir kurt deyip geçmeyelim; mazrufuna bakalım.

***


“Bozkurt” işareti Türkiye’de yaygınlaşmış ama kaynağı Türkiye değildir. Süleyman Demirel’in başbakanlığı sırasında, 1992’de, bizzat Demirel’in davetiyle Orta Asya gezisine çıkan Alparslan Türkeş, Azerbaycan’da, Halk Cephesi lideri Ebulfez Elçibey’in Bakü’de Azatlık Meydanda yaptığı mitinge katılılıp halka hitap etmiş, 500 bin kişiyi bulduğu belirtilen kalabalığı dalgalandırmıştı. “Bozkurt” işareti burada ortaya çıkmış.
(Zamanında bana gelen bilgi bu... Üstelik sıcağı sıcağına bir bilgi idi. 1992’de 3 Mayıs Türkçüler günü iki gün geç düzenlenmişti. O zaman yazmıştım. Sebep Türkeş’in Orta Asya gezisinden yeni dönmesiydi. Ben de toplantıdaydım. Çok sayıda ilim, fikir ve siyaset adamı toplantıdaydı. Orada anlatılmıştı. Şuna hayıflanırım: Türkeş’in gezisi tarihî bir gezidir... Eli kalem tutan birileri katılmalıydı ve geziyi hiçbir teferruatını kaçırmadan yazmalıydı. Meselâ Süleyman Demirel’in 1967’de daha iki yıllık başbakanken Orta Asya’ya yaptığı gezi, Demirel’in gezi ekibinde bulunan isimlerle tarihe mal edilmiştir. Eski bakanlardan Mehmet Turgut, gazeteciler Şevket Rado, Bedii Faik, Yılmaz Çetiner.... kitap yazmışlardır. Ben de 1994’te, silâhların gölgesinde, Başbakan Tansu Çiller ile Pakistan Başbakanı Benazir Butto’nun Saraybosna gezisini, havaalanından itibaren bin bir güçlükle takip ettim, birkaç saatlik ziyareti neredeyse bir kitapçık hacminde yazıp bir gezi kitabımın içinde yayınladım. Yine Devlet Bahçeli’nin, MHP’ye genel başkan seçildikten sonra ilk Almanya ve Fransa ziyaretini uzun uzun yazdım ve o zamanki gazetemde yayınladığım gibi, kitaba da aldım. Yazmazsanız, haber olarak gazete sayfaları arasında unutulup gider. Türkeş’in bağımsızlığını kazanan Türk devletlerini ziyareti çok önemliydi. Yıllarca mücadelesini verdiği bir ideali gerçekleşmişti; gördükleri ve hissettikleri tarihe intikal ettirilmeliydi. Maalesef yazanı görmedim.)
Parantez için ayrıntı uzun oldu ama yapılması gerekenleri hatırlattım!

***


“Bozkurt” işaretinin evveliyatı da varmış.
Bunu bana, şimdi ABD’de yaşayan bir Özbekistanlı arkadaş anlatmıştı. Çok bilgiliydi ve önemli görevlerde bulunmuştu. Kırımlı İsmail Gaspıralı’yla gelişen Ceditçilik hareketinin hararetli savunucusuydu.
“Ceditçilik” ve “Kadimcilik” hareketini “Türkçü” ve “beynelmilel İslâmcı” diye de tefsir edebilirsiniz. “Ceditçiler”, Türk birliği için hayatlarını ortaya koydukları için kısaca “Türkçüler” diyoruz. “Kadimciler”, “İslâmcı” diyle kendilerini tavsif ederler ama “Allah bir” dediklerine inanacaksın sadece... Kur’ân’ın emriyle alâkaları yok! Ceditçiler din öğrenilecekse yeni usûlle öğrenilsin, diyorlar, “Kadimciler”, medresenin köhne usûlünü değiştirmeye yanaşmıyorlardı.
Yukarıda bahsettiğim Özbekistanlı arkadaşıma dayanarak şunları yazmıştım:
“Zamanımızda kullanılan Bozkurt işaretinin tâ Ceditçilik hareketine dayandığı belirtilir. Özbekler kurda ‘bori’ derler. Ceditçilerin bir toplantısında Münevver Karî ellerini yukarı kaldırıp ‘Bozkurt’ işaretini yapmış ve bu bizim ‘anabori’mizdir’ demiş. Bu ifadeler, Rus tarihçi Pugaçinkova’nın ‘Türkistan’ın Son Dönemi’ adlı kitabında ve ‘Türkistanski Vestnik’ dergisinde de tenkidî olarak geçer.”
Münevver Karî, bir hafızdı... “Karî” denmesi bundan. Özbekistan’da bir meşale yakmak istemiş, “Kadimciler”in gafleti ve dolayısıyla desteğiyle komünistler galip gelince, çekmediği meşakkat kalmamış ve 1933’te Stalin’in cellatlarınca kurşuna dizilerek katledilmiştir.
Doç. Dr. Abdulvahap Kara, Türkistan Ateşi (2002) adlı eserinde, bu mücadeleleri ayrıntılarıyla anlatır ve ibretlik sahneleri sergiler. Prof. Dr, Alâeddin Yalçınkaya’nın, Sömürgecilik Pan-İslamizm Işığında Türkistan (2006) kitabında da geniş bilgi bulabilirsiniz.
Benim bildiğim “bozkurt” işaretinin hikâyesi bu... Başka versiyonlarını bilenler varsa, bu köşede herkesle paylaşabilirler.

Yazarın Diğer Yazıları