Bizim dilimiz onların dili
Mehmet Perinçek, Aydınlık gazetesine “Silivri 1 No’lu Cezaevi B-2” vurgusuyla gönderdiği yazısının başlığını “Balkanlar’dan Osmanlı geçti” koymuş.
Balkanlardan Osmanlı öyle bir geçti ki, hâlâ bütün cesametiyle ve ruhuyla var.
Mehmet Perinçek Sırpçadaki Türkçe kelimeler üzerinde duruyor. Milliyet’ten birinin Sırbistan’da kahveye bizim, “bastır git!” anlamına gelebilecek ortalıkta söylenen küfürlü bir sözümüzü Sırplar “Kalkın artık, gidin!” anlamına son kahve içirmenin adı olarak kullandıkları ve ikram sözü olduğunu yazdığını belirterek kendisinin Sırbistan’da karşılaştığı Türkçe kelimeleri vermişti (Aydınlık, 11 Temmuz 2012).
Ben de Sırbistan’a birkaç defa gittim, evlerde de misafir oldum ama böyle kahve adı söylenmedi.
Dilimizin, “öz Türkçe” kullanacağız diye nasıl fakirleştirilmek istendiği, aslında “öz Türkçe”den maksadın, eski kültür dairemizle ilişiğimizin kesilmek olduğu bilinmeyen bir şey değildir.
Mehmet Perinçek’i tamamlamak istiyorum:
Edebiyatla uğraşanlar Yaşar Nabi Nayır (1908-1981) adını çok iyi bilirler. Bilmelerinin sebebi Yaşar Nabi’nin asıl Varlık dergisinin kurucusu ve yayıncısı oluşudur. (Varlık’ın ilk yayını 15 Temmuz 1933’tür.) Yaşar Nabi, Yahya Kemal gibi, Üsküp doğumludur.
Yaşar Nabi Nayır, ayrıldıktan 12 yıl sonra 1936’da Balkanları dolaşmış ve “Balkanlar ve Türklük” kitabını yayınlamıştır. Kitap, memleketine duyduğu yangıdır. (Ne yazık ki yeni baskısında çok şey eksik.)
1992’de ilk Balkanlara çıktığımda, “Balkanlar ve Türklük” ü özellikle okumuştum. Balkan Volkanı kitabımda yazmıştım:
“Balkan dillerinde, Bulgarcada, Sırpçada, Hırvatçada, Yunancada, Romencede, Arnavutçada, Makedoncada, Romcada pek çok Türkçe kelime vardır. Hiç Türkçe bilmeyen biriyle karşılaşsanız, bazen bu dillerdeki Türkçe kelimelerin yardımıyla bile meramınızı anlatabilirsiniz. Peki, milliyetçiclikleri bu kadar güçlü bu milletler kendilerini 500 yıl esaret altında tuttuklarını söyledikleri bir milletin dilinin kelimelerini neden kendi dillerinden atmayı düşünmemişler?
Bunun cevabını Yaşar Nabi Nayır da merak etmiş... Yaşar Nabi Nayır, Yugoslavya gezisinde karşılaştığı bir durumu anlatır. Sırpça ve Hırvatçada pek çok Türkçe kelimenin olduğunu görünce sormadan edemez:
‘Bu yabancı sözleri Slavca karşılıklarıyla değiştirmek isteyenler sizde çıkmıyor mu? “Hayır’ dediler. ” Ne diye değiştirelim. O sözler dilimize girip yerleşmiş. Hem ne zararı var bu yabancı sözlerin bize? Tam tersine, bu sözler Sırpça’ya ayrı bir çeşni, ayrı bir özellik veriyor, o yüzden bizim dilimiz daha renkli oluyor. Bütün bu faydaları dilimizden çıkarıp atmak için olmayacak bir savaşa girişmenin mânası ne? Biz dilimizden memnunuz.’ ”
***
Şunu da yine yazmadan geçemeyeceğim. Yeni Türk Dil Kurumunun karşısında olanların bir toplantısını takip etmiştim. Salona girdiğimde Prof. Dr. Özcan Başkan konuşuyordu. Merhum Hoca: “Dilde sadeleşmeyi neden milliyetçiler, Türkçüler savunmuyor da evrensel düşünenler savunuyor? Bunun cevabım veremiyorum. Bunu araştırmak ve üzerinde düşünmek lâzım.”
Bunun cevabı Yaşar Nabi’de!