Biraz da şu seçimleri konuşalım
Biz yerel seçimleri konuşurken, dünyada da bazı önemli seçimler yaşanıyor. Şüphesiz küresel siyasetteki gidişatın ne yönde olduğunu görmek ve dengeleri tartmak adına bu seçimlere de ara ara bakmakta fayda var.
Seçimlere Katılım Tartışması: İran Seçimleri
İran, 1 Mart’ta sandığa gitti ve seçmenler Parlamento (İslam-ı Şûra Meclisi) ve Uzmanlar Meclisi (Meclis-i Hobregan) için seçimlerini yaptı. En çok beklenen, Mahsa Amini’nin seçimlere etkisinin ne olacağıydı ve gayri resmi verilere göre katılımın yüzde 41’de kalmasında Mahsa’nın etkisi olduğu söyleniyor ve bunun, 1979 İran İslam Devrimi’nden bu yana en düşük katılımlı seçim olduğu belirtiliyor.
Covid-19 etkisinde geçen son 2020 genel seçimlerinde katılım zaten yüzde 43,5 olsa da bunun öncesinde genel seçimlere katılım İran’da yüzde 60’larda seyrediyor. Bu açıdan, rejim karşıtlarının boykot çağrıları başarılı olmuş gibi görünse de seçim sonuçlarının büyük oranda radikaller ve muhafazakârlar lehine olması, ılımlılar ve reformcuların neredeyse parlamento dışı kalması, sonuçların iktidar tarafından zafer gibi görülmesine yol açıyor. (Tabii ki, seçim öncesinde Muhafızlar Meclisi’nin (Şûray-ı Nigahban) adayları belirlerken, reformcuların öne sürdüğü isimlerin yüzde 70’ini aday olarak kabul etmediği iddialarını da unutmamak gerekiyor.)
Nitekim, dini lider Hamaney’in oy kullanmanın dini vecibe olduğu, seçimlere muhalefet etmenin İslam’a muhalefet etmek olduğu yönündeki çağrıları da rejimin aslında meşruiyet kaynağı olarak gördüğü seçimlere katılımı ne kadar önemsediğini gösterirken; seçim sonucunda Hamaney’in katılım için teşekkür ettiğini de belirtelim. Olası bir dış müdahaleyi önlemek için halk tarafından seçilmiş olmayı önemseyen iktidar, bu açıdan katılımın %25’te kaldığı başkent Tahran’ı adeta görmezden geliyor.
Öte yandan, sandığa gitmeyen herkesi, boykot destekçisi olarak görmek mümkün değil. Sandığa gitmeyenler arasında elbette ki rejimle meşruiyet sorunu olmayanlar da mevcut.
Üstelik, her düşük katılımlı seçimde geçerli olan “umutsuz seçmen” gerçeği şüphesiz burada da geçerli.
Seçimlere katılımın düşük olmasının altında yatan düşüncelerden biri -hele ki seçimlerin geçerliliği ile ilgili bir katılım şartı da bulunmuyorsa- “nasıl olsa bir şey değişmeyecek” düşüncesidir. Demokratik açıdan gelişmiş ülkelerde bu düşünce, iktidara kim gelirse gelsin yerleşik düzenin bozulmayacağına ve hukuk devleti olmanın getirdiği güvencelere olan inancın, siyasal iktidarlar tarafından sarsılamayacağına olan güvenden; demokrasinin bulunmadığı ülkelerde ise, bu düşünce, seçimlerin iktidarı değiştiremeyeceği gerçeği ile yüzleşmekten ileri geliyor.
Son olarak, 21 seçim bölgesinde milletvekilleri seçimi ve 16 uzmanlar meclisi koltuğu için ikinci tura kalan seçimlerde, ikinci turun nisan ayında yapılması planlanıyor.
Adaylık Süreci: ABD Seçimleri ve Rusya
Amerikan siyaseti bugün, “süper salı” olarak adlandırılan bir günü yaşıyor; 50 eyaletin 16’sında hem Demokrat Parti hem de Cumhuriyetçi Parti için ön seçimler yapılıyor. Ön seçim yapılan eyaletlerden biri, geçtiğimiz günlerde göç konusunda federal hükûmetle politikaları ters düşen Texas. California, Virginia gibi başka önemli eyaletler de seçim heyecanını yaşıyor ve bu süreç haziran ayına kadar sürecek. Neticede ağustos ayında, adaylar netleşmiş olacak.
Nikki Haley, Washington DC’deki ön seçimlerde Trump’ı mağlup etse de delege sayısı oldukça az olan başkentte bu sonucun çıkmasına doğal bakılıyor. Diğer bölgelerde halen ezici bir şekilde Trump’ın galibiyeti söz konusu.
Öte yandan, 2021’deki seçim mağlubiyetinin ardından gerçekleşen malum ABD Kongre binası baskınında Trump’ın oynadığı rol nedeniyle anayasayı ihlal ettiği iddiası, Illinois eyaletinde seçim oy pusulasından diskalifiye edilmesi yönünde bir tartışmayı başlattı. Eyalet mahkemesi, iddiaları haklı bulsa da kararın temyizde iptal edilme ihtimalinin bir haksızlığa yol açmaması için karar yürürlüğe konulmadı. Mesele, 22 Nisan’da ABD Yüksek Mahkemesi’nde görüşülecek.
Diğer taraftan, Rusya’da da 15-17 Mart tarihleri arasında devlet başkanlığı seçimi yapılacak. Seçim Komisyonu, son olarak milliyetçi Liberal Demokrat Parti’den Leonid Slutsky ile Yeni Halk Partisi’nden Vladislav Davankov’un adaylıklarını onayladı. Tahmin edersiniz ki, iki aday da mevcut Başkan Putin’e rakip olabilecek siyasi güce sahip değil. Nitekim bu partiler, hâlihazırda Putin’in partisinin politikalarını büyük oranda destekleyen siyasi partiler. Zaten Rusya’daki şu anki baskıcı rejim altında aksinin beklenmesi de mümkün değildi. Örneğin, savaş karşıtı tek aday Seçim Komisyonu tarafından çeşitli bahanelerle seçimden çıkarıldı. Bu noktada, ünlü Rus muhalif Navalni’nin geçtiğimiz günlerde hapishanedeki tartışmalı ölümünü de hatırlatalım. Özetle, ne yapacağı belli olmayan bir siyasi liderin tehditleriyle bir ‘altı yıl daha’ bizi bekliyor…