Bir tek o karakter değişmiyor!

Hasan Cemal'in Bahoz Erdal'ın öldürüldüğüne dair haber alınca kedere kapılması ve tatil yaptığı serin sularda dünyanın adaletsizliğine kahretmesi bizim havuz medyasını çok kızdırmış… 'Hasan Cemal'den Bahoz Erdal'a ağıt' başlıkları atmışlar…

Bizim için şaşırtıcı bir durum yok… Şeref ve haysiyet dereceleri aynı olan iki dosttu bunlar… Birinin diğerine üzülmesi hiçbir haber değeri taşımaz… Hasan Cemal daha önce topuklasaydı hiç şüphe yok ki Bahoz Erdal da aynı şekilde üzülürdü…

Burada asıl şaşırılması gereken, şaşırmamaları gerektiği hâlde şaşıranlardır… Asıl şaşırılması gereken, 'suçu ve suçluyu övmek' ceza kanunlarında hâlâ suçken, bu suçu işleyenlere gereğini yapmayan devlettir… Burada asıl şaşırılması gereken, daha düne kadar 'Öcalan yaşatmayı seçti' diye bize çözüm sürecini pazarlayan havuzcuların şimdi terörist ölümüne üzülen gazeteciye tıpkı o 'kandan beslenenler' gibi saldırmasıdır!..

Oysa Hasan Cemal inandığını yapıyor… Gururla açıklamıştı 7 Haziran'dan sonra: "Viskimi de içerim, Boğaz'da evim var, oyumu da HDP'ye verdim" diye… Şimdi terörist ölmüş veya öldüğü iddia edilmiş, o da Ege'nin mavi sularında dünyaya kahretmiş... Bunda kendi iç tutarlılığı açısından bir problem yok ki… Problem, devleti yönetenlerde, adaleti işletmeyenlerde, hâlâ 'süreç buzdolabında' mesajları verenlerde…

***

Kim kimi kandırıyor Allah aşkına?

Oslo'da teröristle devlet adına masaya oturan bütün görevliler ve onları oraya gönderdiğini itiraf eden herkes görevinin başında… Bırakın yargılanmayı, içlerinde tayini çıkan, yaş gereği emekli olan bir kişi bile yok…

Apo'nun mesajlarının canlı yayınlandığı Diyarbakır'daki o sarılı-kırmızılı-yeşilli Nevruz meydanlarından 'barış' adına neredeyse sevinç gözyaşlarıyla ülkeye mesaj veren gazeteci bugün Bakan yardımcısı… "Bölgede asayiş mükemmel, ufak tefek şeyleri paralel yapı abartıyor" diye gittikçe büyüyen tehlikeyi küçültüp küçültüp cebine sokan ise Bakan…

Hasan Cemal Hasan Cemalliğini yapacak elbette… Komik olan, dün onu aratmayacak biçimde bu devletin adının ve bayrağının değişmesi gerektiğini savunanların, Apo'dan vizyoner çıkaranların, güvenlikçi politikaları aşağılayanların, bütün suçu devletin güvenlik güçlerine atanların şimdi 'kuvvacı' taklidi yapmaları!..

'Üçüncü türden liberaller' 'pop-İslâmcılar'la ittifak hâlinde 'çözüm süreci'nin lokomotifliğini yaparken pek de güzeldi her şey değil mi?

***

Dünya zikzak tarihi bunlar gibisini yazmadı, yazamayacak… Çünkü bu rekorlar kırılacaksa, yine kendileri tarafından kırılacak!.. Daha iyisini bunlar yapana kadar en iyisi bunların yaptığı kalacak!..

Çözüm süreci iyi miydi, kötü müydü? Ergenekon dâvâsı iyi miydi, kötü müydü? Cemaate ne istediyseler vermek iyi miydi, kötü müydü? Suriye politikası iyi miydi, kötü müydü? Mavi Marmara'nın Gazze'ye yolculuğu iyi miydi, kötü müydü? Rusya ve Mısır politikaları iyi miydi, kötü müydü? Kobani'ye açılan 'kardeşlik koridoru' iyi miydi, kötü müydü?

Bu sorulara mevsime göre 'iyiydi' demek, sonra da 'kötü' ortaya çıktığında, konuyla hiç ilgileri yokmuş gibi "Ben önceki hayatımda zaten kanguruydum" türünden reenkarnasyon ayağına yatıp işin içinden sıyrılabilmek çok ilginç bir kabiliyet gerektiriyor!..

Olan zavallı Ahmet Davutoğlu'na oldu… Daha 5 ay önce kostak kostak konuşuyor, Mezopotamya kardeşliği anlatıyordu millete… Diyordu ki: "Sol tarafımda bir Mezopotamya, bir Kürt çocuğu Mehmet Şimşek oturur… En uç noktada Batı Trakya'dan bir Rumeli çocuğu Sağlık Bakanımız Mehmet Müezzinoğlu… Sağ tarafımda Karadeniz'den bir başka vatan evlâdı Numan Kurtulmuş… Mezopotamya, Anadolu ve Balkan çocukları birleşti, işte Türkiye'nin harmanı bu..."

***

5 ayda neler değişiyor değil mi Türkiye'de? Bir tek o karakter değişmiyor işte!..

Yazarın Diğer Yazıları