Bir protesto hikâyesi

Protesto kültürü Ülkücülerde eksiktir. Protesto deyince çok kişinin aklına protesto edilen kişiye zarar vermek geliyor. Protesto her şeyden önce hatırlatmaktır ve haksızlığa isyandır. Kanunun ulaşamadığı yerde hakkı aramaktır.
Merkeziyetçi zihniyet, insanların hareketlerini kısıtlıyor. Biliyorum ki, çok kişi, haksızlığa isyan edecektir ama “Merkez ne der?” endişesi yüzünden kalakalmaktadır.
Türkiye’de bunca olaylar oldu, neredeyse ülkenin bir kısmında bir başka idare kuruldu, kimse fikrini ortaya koyamıyor.
“Merkez ne der?” endişesini bertaraf etmek gerekiyor. İnsanlar inisiyatif kullanabilmelidir. “Merkez” haklı bir protestoya ne diyecektir ki... Parti adı kullanılmadıktan sonra vatandaşın inisiyatifine merkez memnun olmalıdır. Kaldı ki, öyle anlar olur, hâdiseler öyle gelişir ki, parti adı kullanılarak da protestolara girişilebilinir. “Merkez”, mensubuna güvenmek zorundadır. “Merkez”, Zaten aykırı bir durumda, partiye “zararlı” unsurların ya kanun önünde hesap vermesini sağlar ya da kendi disiplin mekanizmasını işleterek gereğini yapar.
Bir gazetenin, bir AKP yöneticisinin çirkin sözünü kabullenmiş gibi vermesini Ülkücüler haklı olarak protesto ettiler. Çok yerinde... Kanunların verdiği yetkiyi kullanmaları, o gazete yönetimi için ikaz edici olmuştur. Bundan sonra muhakkak haberlerini süzgeçten geçirecektir.


***


Size biri başka protesto hikâyesi anlatacağım. Rahmetli Mehmet Gül İstanbul Ülkü Ocakları Başkanıydı. 1970’li yıllar... Hepimiz öğrenciyiz. Ben Ankara’dayım, her fırsatta İstanbul’a geçerdim. Topkapı’daki Edirnekapı Öğrenci Yurdu, sanırım İstanbul’un en büyük yurduydu ve Ülkücülerin elindeydi. Ülkü Ocakları, Aksaray’da MHP İl binasının üst katıydı. Edirnekapı Öğrenci Yurdu ayrı bir yönetim merkeziydi. Dönemin şartlarında resmî merciler, yurt içinde Ülkü Ocakları Başkanının odasının olmasına karışamazlardı! Mehmet Gül’le yönetim odasında beraberdik. Başka kimse yoktu. Gazeteleri okuyorduk. Mehmet Gül, Milliyet gazetesinde bir haber gördü, hemen telefona sarıldı, diğer yurtları aradı. Gazete yarın sabah protesto edilecekti. Milliyet gazetesi o sıra Cağaloğlu’nda, Nuruosmaniye Camisinin kapısından çıkınca sağ taraftaydı. Kalabalık bir grupla gazete binasının önüne gidildi. Mehmet Gül bir arabanın üstüne çıktı ve ateşli bir nutukla gazetenin tutumunu protesto etti.
Böyle bir kitle protestosu bildiğim kadarıyla ilkti ve büyük yankı uyandırmıştı. Öyle ki, Ülkücü Gazeteciler Derneği Başkanı Yaşar Okuyan bile usulen protestoyu kınamıştı! Milliyet’in başında Abdi İpekçi vardı. İpekçi, bir “dokunulamaz şahsiyet”ti. Asıl onun için devlet erkânı büyük telaşa kapılmıştı. (Ayrıntılar “Alparslan Türkeş ve Liderlik” kitabımda.)
Sizin üzerinizden olmadık iddialar ortaya atılıyorsa, varlığınızı neden hissettirmeyeceksiniz? Kanunların çizdiği sınırlar içinde protesto hakkı azamî derecede kullanılmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları