Bir anadil tartışması (2)
Anadilde eğitimi hararetle savunan UKAM Başkanı Doç. Dr. İlhan Kaya ile bugün de konuşmamıza devam ediyoruz. Söyleyecek çok söz var ama konu bütünlüğü dağılmasın diye araya girmek istemiyorum. Sonunda zaten biz bize tartışacağız!
-Bir de işlenmiş dil meselesi var. Macaristan var, işlenmiş bir dil var; ilmi var, edebiyatı var. Ben işin olurunu arıyorum. Türkiye’de ayrı bir dil deyince etnisiteyi milletleştirme çabası içine girildiği anlayışındaki bir kesimin ağırlıklı olduğunu hesaba katmak gerekir. Açıkçası siz arzunuzu ortaya koyuyorsunuz... Diğer çalışmalarınızda da bu görülüyor.
-Jim Cummins, Colin Baker gibi araştırmacıların yıllardır yaptıkları çalışmalar var. Ben işlenmiş dil meselesini kabul etmiyorum. Bırakalım ona onlar karar versinler. Aynı tartışmayı Bask bölgesinde de görüyoruz. İngiltere’de Galler’de de görüyoruz. Belli bir aşamada insanlar doyuma ulaşıyor ve sonra normal akışına dönüyor. Yasaklar sürdüğü müddetçe bunun siyasî talepleri oluyor. BDP, oluyor, PKK oluyor. Eşitsizlik buradan doğuyor. Diyor ki, bizim kültürümüz dikkate alınmıyor. Çoğulcu olmayan bir yapı var. Çoğulcu olmayan tekçi olan bir yapıda Kürtler ve diğer etnik gruplar ötekileştiriliyor. Argüman bu. Anadilde eğitim çeşitli modelleri var. Bunlardan biri ABD’de de uygulanan geçiş modeli. Bunda şunu yapıyorlar: İki dilde eğitim veriyorlar. Önce yüzde 50 Kürtçe, yüzde 50 Türkçe eğitim görülürken sonra bu rakam yüzde 90 Türkçeye dönüyor.
-Tunceli Üniversitesinden Doç. Dr. Ali Kemal Özcan diyor ki: “Kürtçe eğitim ancak ilkokulda verilebilir, bilemediniz orta bir iki de... Daha ilerisine gidilemez.”
-Ben de temelsiz bir şey söylemiyorum. Araştırmalarımın neticesini söylüyorum. Mübalağasız 200 parça araştırma okumuşumdur. Geçiş modeli en hafif olanı... Bir de idame modeli var. Bu daha çok İspanya gibi ülkelerde uygulanıyor. Bunlarda eğitim süresi uzatılıyor. Diyelim ki, beş yıla, altı yıla çıkarılabiliyor.
-Ama anadilde eğitim isteyenler, anadilde, hadi mahallî dil diyelim, Ne kâr ediyorlar? Ne fayda sağlıyorlar? Çünkü, köklü bir dil eğitimi görmeden hayata hazırlanmak mümkün değil.
-Şimdi şöyle bir yargı daha var: İki dilli eğitim görürlerse egemen dili, yani Türkçeyi iyi öğrenemezler. Tam aksine dil becerileri yüksek düzeyde oluyor. Türkçeyi de daha iyi öğreniyorlar. Bunun birçok örneği var. İngiltere’de Galler’de, İskoçya’da görürsünüz, Kanada’da Fransızcada, İngilizcede görünsünüz. İki dilli akademik eğitim görenlerin başarı oranı daha yüksek çıkıyor.
-İlhan Bey, bahsettiğiniz ülkelerde işlenmiş bir dille eğitim görüyorlar. Türkiye’de işlenmiş dil olarak benim bildiğim Gürcüce vardır, Arapça vardır, hatta Arnavutçayı, Sırpçaya bağlı olarak Boşnakçayı sayabiliriz. Ama Kürtçe mahallî dil... Irak’ın kuzeyi otonom olduğu hâlde mahallî dille eğitim devam ettirilemiyor.
-Kuzey Irak’ta bir kısım dersler üniversitede Kürtçe anlatılıyor,
-Ama bu onun hayata hazırlanması için yetmiyor. Ancak günlük dil olarak kullanabiliyorlar. Çünkü orayı ben de gördüm. Ali Kemal Özcan, oraları incelemiş. Ancak Arapçayla, İngilizceyle eğitim veriliyor, diyor.
-Ben de Erbil’e gittim. Kürtçenin de belli bir aşaması var. (Devam edeceğiz.)