Beştepe’de yalnız bir adam!
Tayyip Erdoğan’ın kendi başlattığı “çözüm süreci”ne, “Dolmabahçe yanlıştı. 10 maddelik metnin demokrasi adına nesini kabul edeceğim, İzleme Komitesi’ni doğru bulmuyorum” diye itirazlarda bulunuyor görünmesi, ayrıca Harp Akademileri’nde subaylara hitaben “Ergenekon ve Balyoz davalarında sahte belgelerle beni aldattılar” demesi, bir makas değişikliğinin göstergesi ama bu söylemleri herkes farklı yorumluyor. Tabii bu tutumlara, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın milletvekili adayı olmak için istifa etmesi, Erdoğan’ın baskısı ile adaylıktan vazgeçerek görevine iade edilmesini de eklersek Tayyip Erdoğan ile AKP iktidarı arasındaki karmaşanın “kayıkçı kavgası”ndan çok ötede daha derin sebepleri olduğu anlaşılıyor.
Abdullah Öcalan’ın 10 maddede açıkladığı taleplerin bir kısmı, esasen AKP’nin programında bile var. Yine CFR, Tayyip Erdoğan’a daha partisini kurmadan gönderdiği gizli mektupta, yerel yönetimlere özerklik vermeyi kabul etmesi halinde destekleneceğini bildirmiş, Erdoğan da gizli belgeyi parti programı haline getirmişti! Abdullah Öcalan, son mektubunda “Ulus devletleri kendi içinde demokratik siyasetle demokratik ortaklaşmanın yeni bir türünü gerçekleştirmeye ve yine ulus devletleri kendi aralarında Ortadoğu’nun demokratik ortak evini inşa etmeye çağırıyorum” diyerek AKP’nin Yeni Osmanlı (Bana göre büyük İsrail) misyonuna uygun şekilde konuşurken Tayyip Erdoğan, sadece milliyetçi oyları düşündüğü için mi kendi çizgisine ters düşen açıklamalar yapıyor? Yani her şey Tayyip Erdoğan’ın yıllar önce planladığı gibi giderken, kendisi açısından sorun nedir?
***
Sorunun ne olduğunu, Selahattin Demirtaş biliyor olsa gerek ki Kazlıçeşme’deki Nevruz mitinginde, “Bakmayın birilerinin her şeye karşı çıktığına, birilerinin ‘tek adam benim, her şey benden sorulur’ dediğine” ifadelerinden sonra, Tayyip Erdoğan’a hitaben “Evet sen teksin ve tek kalmaya devam edeceksin. Biz milyonlarız, sen teksin. Yalnız olmaya devam edeceksin. Zannetme ki bu dünya sana kalacak. Sultan Süleyman’a kalmadı, sana mı kalacak bu dünya” ifadelerini kullandı.
Demirtaş, Erdoğan’ın yalnızlaştırıldığını söylüyor.
Erdoğan’ın eski yol arkadaşı Dengir Mir Mehmet Fırat, Amerika’nın Sesi’ne yaptığı açıklamada, “Milliyetçi oyları kazanmaktan öte Kürtler’in de oyunu kaybedecekler. Bence Erdoğan kamuoyu yoklamalarında gittikçe oy kaybına uğradığını görüyor ve apolitik söylemlere sahip çıkıyor. Bunun böyle devam etmesi mümkün olmayacaktır” diyor.
Sabahattin Önkibar, Erdoğan’ın kendisiyle çelişkiye düşmesini, “Bu söylemler, 74 ABD’li senatörün Cemaate destek adına topladığı imzalardan ürktüğünü gösteriyor ve bunun TSK darbesi ile sonuçlanabileceğini ihtimal olarak görüyor. Bu sebeple de askerin gönlünü almaya çalışıyor. İlaveten Apo ile mütareke şartlarının görüşülmesinin TSK’yı çıldırttığının farkında ve güven vermeye çalışıyor” diye yorumluyor.
***
Başka bir görüşe göre, “Erdoğan, cemaatle mücadelesinde, muhalefeti bir kenara bırakın; kendi arkadaşları tarafından yalnız bırakıldığını görüyor. Haklarında soruşturma açılan cemaatçi polisler tutuklansa bile kısa bir süre sonra serbest bırakılıyor. Yasa üstüne yasa çıkarmasına, Sulh Ceza Hakimleri’ni özel yetkili hâkimler olarak görevlendirmesine rağmen, cemaatle mücadelede ciddi bir sonuç alınamıyor. Cemaat hâlâ çok etkili. Bu sebeple kendisini kurtarmaya dönük söylemler kullanıyor...”
Aslında uyguladıkları dış politikanın “değerli yalnızlık”la sonuçlandığını itiraf etmişlerdi. Amerikan yönetimine yakın düşünce kuruluşlarından Center For American Progress’in raporunda ise ABD’nin Türkiye’den beklentilerinin gerçekçi olmadığına ve şu ana kadar yapılan siyasi yatırımların karşılık bulmadığına dikkat çekilmiş; Obama’ya “Bırakın, AKP ‘değerli yalnızlığı’nın tadını çıkarsın” diye çağrıda bulunulmuştu.
Türkiye’nin yalnızlığını hazmeden Tayyip Erdoğan, Beştepe’de yalnızlaştırılmasını kabullenemiyor.