Beklenen Mehdî!
Recep T. Erdoğan gibi bir zat hangi ülkede başbakan kalabilirdi ve cumhurbaşkanı seçilebilirdi?
Avrupa Birliği’nin kapısına dayanmış, sözüm ona “demokrasi”yle yönetilen bir ülkede biz “muhal” i baş tacı ettik. 20 milyon küsur oy... Aklı zorluyor. Aile efradıyla ülkenin yarısı neredeyse...
Hesap veremeyen birini en “tepe”ye oturtuyorsun! Devran elbette dönecek, kimsenin yaptığı yanına kâr kalmıyor; ancak, geçen zaman nasıl telâfi edilecek?
Halk sihirlenmiş... Muhalefet, bütün gerçekleri önlerine serse, gözlerine inmiş kalın perdeyi kaldıramıyor. Kurşun mu döktürseler?!
Muhalefetin kurşun döktürecek hâli yok. CHP de, MHP de kaynıyor. Bakmayın siz CHP’nin açıktan konuşulduğuna; MHP’de öbek öbek toplanmalar, “Ne olacak MHP’nin hâli?” sorularına cevap aramalar... “Bir şeyler yapmalıyız; olağanüstü kongreye gidelim...” sesleri yükseliyor. Belki imza bile toplanmaya başlamışlardır.
Milletvekilliği seçimlerine 10 ay kaldı ve bu zaman çok kısa... Muhalefet partilerin yöneticilerinin bahaneleri hazır: Seçime gidiyoruz; birlik zamanı, dayanışma zamanı... Beylik sözleri geçelim!
Muhalefet partilerinin yöneticileri “Ak Parti çözülür inşallah...” duasına çıkmışlardır. Kendilerin yerlerini korumaları bir bakıma bu çözülmeye bağlı. Eğer AKP iç kavgaya girmezse R. T. Erdoğan’nın en “tepe”den estireceği rüzgârla muhalefet darmadağın olacaktır.
R. T. Erdoğan meselesi bir demokrasi meselesi değildir... bir seçim meselesi değildir... R. T. Erdoğan’nin dilini kullanarak, ona benzer adaylar çıkararak ön alamazsınız. Aşamayacağınız bir mesele var: “Mehdîlik”tir.
Halk İslâmında “irade” kişiye bağlanmıştır. Bu kişi tarih içinde “mehdî” dir, “şeyh” tir, başka bir şeydir. Zamanımızda R. T. Erdoğan’dır... Bu zata “Dokunmak bile ibadettir.” diyenler oy veriyor, “Allahu Teâlâ’nın bütün vasıflarını toplamış bir liderdir.” -hâşâ- diyenler oy veriyor.
Bu zat, kendisi üzerinden Allah’a şirk koşulduğu hâlde, mehdîliği zımnen kabullenmiştir; “Ne demek bana dokunmak ibadettir! Ne demek Allah’ın bütün vasıflarını üzerimde toplamışım! Benim gibi bir fâniye ilâhlık izâfe edenlerin partimizde yeri olamaz!” dememiştir.
Önceki gün bir “ilâhiyatçı dost” tan gelen e-postayı vermiştim. Bu mektup uzundu. Bir başka konudan bahsediyor:
“Millî Görüş geleneği, Benî Ümeyye geleneğidir. Müsteşrikler bu durumu iyi tespit etmiştir. Bugün ülkemizde yaşanan ve ’İslâmcılık’adı verilen cereyan, hiç tereddüdünüz olmasın, Batı, hassaten İngiliz kurmacasıdır. Kurmacanın aktörleri ise iki sınıf: Biri başaktör, diğeri figüran. Ülkemizde başaktör, ne yazık ki, sonradan Anadolu’ya gelip yerleşenler, figüranlar ise bildiğiniz sizin Sorgunlular, Çankırılılar, Çorumlular, Maraşlılar, Ispartalılar, Balıkesirliler, Trabzonlular ilah...
Ne yazık ki yakın geçmişte yaşanan 28 Şubat gibi kurmacalar, bu halkın cehaletten ileri gelen saflığı ile iyi maya tutmuştur.
Hâlâ imam hatip, başörtüsü sözleri ile efsunlanmış bir halk. Öte yanda, kamu hakkı kavramı oluşmamış, geliştirilmemiş, bundan dolayı dedesi ölmüş, onu bile anmayan, bunu ırkçılık sayan Müslüman halk.”
Kavramları daha açacağız.