Bayrakçı, örgüt malzemecisi olmasın!
Polisi bırakalım, savcının da, hâkimin de sosyolojiyi zaten bilmeleri gerekir de, psikolojiden de anlamaları lâzımdır. Her şey kanun değildir; hüküm veren vicdanını bir tarafa koyamaz.
Önce Ulusal Kanal’da tesadüf ettim. Bayrak satıcısının evine gitmiş muhabir... Tutuklu satıcının karısıyla, çocuklarıyla görüşüyor. Kadın tek cümle kuruyor:
“Biz ekmeğimizin peşindeyiz.”
Maksim Gorki gibi kadın valla!
Gorki (1868-1936), çocukluğunu yaşadı mı, yaşamadı mı belirsiz... O dönemini “Çocukluğum” başlığıyla yazdı... Sonra ekmeğinin peşinden gitti; “Ekmeğimi Kazanırken”i yazdı... Hayat onu öyle pişirdi ki, on üniversitede okusa öyle pişemezdi ve “Benim Üniversitelerim”i yazdı... Acı dolu, sürüngen bir hayat... Yazmaya başlayınca imzasını “Gorkiy” (“acı”) diye atar!
Sonra komünist oldu tabiî... Böyle bir hayat yaşayanın zaten alternatifi olmayan bir akıma kapılmaması düşünülemezdi. Ve “Ana”yı yazdı... Sonra ne oldu? Komünizm onun düşlediği komünizm değildi... Stalin önce zenhirledi, sonra tabutuna omuz verdi!
Bayrakçı’nın Karısı’nı adliye önünde de gösterdiler.
“Biz örgütüz.” diyordu: Ben, kocam, büyük oğlan, onun küçüğü, onun bir küçüğü ve ikizlerim: Yedi kişilik örgüt!
Bayrakçı’nın Karısı adını koymadı ama ad herkesin aklındaki: “Bayrak Örgütü” ...
Bayrakçı kocanın okuması yazması bile yokmuş. (Maksim Gorki olmayı baştan kaybetti!)
Bence yanlış kişi tutuklandı.
Örgütün başı Bayrakçı’nın Karısı... Ağzı laf yapıyor... Kitleleri yönlendirebilir, örgütünü genişletebilir!
Bayrakçı çıksın karısı girsin!
O ara “Direnen Bayrakçı” göründü ekranda... Bir tomar bayrak kollarının arasında; sımsıkı sarılmış. Bayrakların üstünde Atatürk’ün kalpaklı resmi de görünüyor.
Bayrakçı ekmeğini kazanırken direndi ve tutuklandı.
Polis, Bayrakçı’nın elinde bir tomar bayrağı görünce adamı örgütün malzemecisi mi sandı?!
Başka izah şekli bulamıyorum. Bayrakçı’nın derdi bayrağı kaptırmamak... Ekmek parası gidiyor. Polis ise, “malzemeci”den “suç âletleri”ni alma peşinde...
Polis Bayrakçı’yı “malzemeci” gördü... Ya savcı, ya hâkim?... Bayrakçı’nın hâl ve hareketinden “bir başka direnen adam” olduğunu anlamadı mı? Acıların adamı, belli... Ne çocukluğunu yaşamış, ne gençliğini... “Direnen Gazi”nin manasını bilseydi, elindeki “malzemeleri”ni atar, çekilirdi kenara!
Asıl Bayrakçı’nın Karısı örgütçü... “Ahanda yedi kişilik örgüt!” diyor. Adını halk koydu: “Bayrak Örgütü” ...
Hazır sürek avına çıkılmışken, Bayrakçı’nın evine de uğramak lâzım, derim... En azından bayrak direkleri bulunabilir!