Bana düşmanlık edene düşmanım!
Yahudiler olmasaydı işimiz daha kötüydü. Batı çoktan “Ermeni soykırımı” demiş ve ümüğümüze çökmüştü. “Soykırım” demenin arkası öyle bir gelecek ki... Rumlar başlayacaklardı bu defa: “Bizi de kestiler, bizi de sürdüler. Konstantinopolis’i almaları, Pontus’u yıkmaları başlı başına ’soykırım’değil mi?” diye başlayacaklar (Başladılar bile!). Gerisi gelecek: “Ne işiniz var burada? Gidin Asya içlerine!..”
Yahudiler tek kendilerine soykırım yapıldığının bütün dünyaca bilinmesini isterler; başkalarının soykırıma uğradığının kabulü onları rahatsız eder. Yahudilerin dünyadaki tesiri de malûm.
Artık Haçlıların reisi Papa devreye girdi. Yahudiler dahi “soykırım” iddialarını durduramazlar.
İttihat ve Terakkî Hükûmeti’ne nasıl ki “tehcir”den başka bir yol bırakmadılar; şimdi Ermenistan’a girsek, Azerbaycan’a ulaşsak... Bizi zorluyorlar; sonunda olacağı bu! Zaten Orta Asya ile aramızdaki hâil de Ermenistan. Eskiden Ermenistan mı vardı! Erivan dedikleri bizim Revan!
Diaspora Ermenileri çıldırırlar, saçlarını başlarını yolarlar! Çıldırsınlar, saçlarını başlarını yolsunlar!
Her yıl 24 Nisan yaklaşırken “Diaspora” nın ağzına bakıyoruz: Yine ne nane yiyecekler!
Tarihin şartları üzerinden zamanı cezalandırmak... Suçsuz insanları töhmet altında bırakmak, onlardan “işlemedikleri suçların” hesabını sormak...
Maksat belli: Türk düşmanlığı!
“Nazi” dersin, “Alman” demezsin; biz de “Hınçak” diyoruz, “Taşnak” diyoruz, “Diaspora” diyoruz; “Ermeni” demiyoruz.
Şu satırları okuyun: “Diaspora” da yazılmadı, içeride yazıldı. Kendisini “komünist” diye niteleyen birinin satırları (komünist, liberal, siyasîİslâmcı... fark etmiyor):
“Türklerin Anadolu diye tanımlanan ve esasen Kürtlerin, Ermenilerin, Süryanilerin, Rumların ve burada adlarını zikredemediğimiz başka toplulukların yaşadıkları coğrafyaya gelişleri, bu coğrafyaya egemen olmaları ve bu egemenliklerini bugüne kadar sürdürmüş olmaları zor yoluyla olmuştur. Ermeniler ise bu kanlı sürecin kurbanlarından yalnızca bir tanesidir. / Bundan dolayıdır ki Orhan Pamuk’un, İsviçre’de yayımlanan Das Magazin adlı dergiye verdiği bir mülakatta, ’Bu topraklarda bir milyon Ermeni, 30 bin Kürt öldürüldü ve benden başka kimse bunu söylemeye cesaret edemiyor’sarf ettiği sözler doğrudur ama eksiktir...”
Bir “kalem” satıcısının Nobel’e ulaşmak için Türk’e bühtan etmesini bile yeterli görmeyen zihniyet Türkiye’de o kadar çok ki...
Dönemin mesûllerinin kabahati (Kabahati “suç” kabul edenler için diyorum.) bütün Türklere yükleniyor. Öyle bir hava estiriyorlar ki; hepimiz idamlığız, hepimiz yok edilmeyi hak ettik!
Ben Türk’üm ve haykırıyorum:
Bana kim düşmanlık ediyorsa düşmanımdır!
Yeter be!!!