‘Ay hilâle döndü...’
“Gök Aradık Tuğlara”, Mehmet Ali Kalkan’ın şiir kitabının adı...
Bugün politik yazmak istemem ama anlamlı bir bend buldum “Gök Aradık Tuğlara”nın 95. sayfasında... Zaten 30 Mart akşamı, güneş zeval bulduktan sonra ayla birlikte güneş gökte tebessüm etsin, demiştim. Mehmet Ali Kalkan da farklı söylememiş:
“Hayal kurdum hakîkate / Gel denilen gündü bugün / Karanlık sıyrıldı öte, / Ay hilâle döndü bugün”.
Bir şiirde şaşırtıcı sözler mi, anlamlı sözler mi, ses ve ritim mi önemli? (Ahmet Hâşim mi dediniz?! Onun söylediği başka.) Şaşırtıcı sözler ne kadar “şiir” tarifine girer?! Anlamlı söz ve ses ve ritim hissin özü. Bir başka şair bu “öz”ü dilince verir:
“Sırrın vahdet yemişini / Olgununu ermişini / Tadıp bitirdi işini / Kabuk bitti öze geldi”.
TDK’nın yayınladığı aylık “Türk Dili” dergisinde, geçmişte de yakın zamanda da, yer verilen şiirleri tenkit etmiştim; çünkü çok kötü... Yenilik adına saçmalık... Birinci Yeni, İkinci Yeni’nin taklidi... Şimdi ise İkinci Yeni taklit ediliyor ve en çok onların sevildiği sanılarak veya yenilik veya modernlik adına veya gelenekten kopuşun bir arayış düşüncesi olduğu zehabıyla Üçüncü Yeni anlayışı geliştirilmeye çalışılıyor. (Birinci Yeni ve İkini Yeni’ye dair “Edebiyatımızda Terimler” kitabımın son baskısına bakılırsa, farklı bir değerlendirmeyle karşılaşırsınız.) Dergi yönetiminin yazdıklarımdan haberi var; ama bir cevap vermediler.
Mensurda da, şiir de da “his” aranır. Şiirdeki his mensurdan farklıdır; ruhunuzu dalgalandırır; sizi ya kanatlarınızın üstünde uçurur ya da derin bir yara açar; ikisinin ortasında kalmak güçtür.
Zamanımızda alt alta sıralanmış kesik cümleler, farklılık için anlamın katli ne verebilir; vadilere mi götürür, şırıldayan ırmaklarda mı gezdirir, ufukların ötesinde bir arayışa mı sürükler, semâdan zemine mi indirir, zeminden semâya mı çıkarır?! Sizi Leylâ mı eder, Mecnûn mu eder?
Şair Mehmet Ali Kalkan Yunusça yazmış... Yer yer Karacalan’ı okur gibi okuyorsunuz. Şiirinde kendinizi buluyorsunuz.
“Gök Aradık Tuğlara”nın “takrîz”i ünlü şair Yavuz Bülent Bakiler’den... Desenler ise yine ünlü bir isim Garip Kafkaslı (Ahmet Ali Arslan)’dan...
Kitabı elime alıp daha “takrîz”e bakmadan şiirlere göz atarken, farklı bir şairle karşılaştığımı anlamış ve bu şiirlerin tamamını okumalıyım, demiştim. Sonra okudum; Yavuz Bülent Bey’i de: “Bu güne kadar, bir takım şairleri -farklı zamanlarda- kırk defa okuduğum çok olmuştur. Ama bir şiir kitabının bütün şiirlerini, (hem de eksilmeyen, aksine çoğalan bir zevkle) arka arkaya üç defa okuduğumu bilmelisiniz.” demiş.
Aynı duyguları taşımışız Yavuz Bülent Bakiler’le.
Mehmet Ali Kalkan, en beşte “Geldiğim yer bellidir.” diyor:
“Sevdâlarımı güneşin, / Yığdığı yerden gelirim. / Taşın içine ateşin, / Sığdığı yerden gelirim.”
Ve son sözünü sona bırakır:
“Yanlış kapıyı çalanlar, dünyanın ham ervâhı/Göreni görmez olanın boşunadır eyvâhı,/Günü gelir bir gecenin, kıyamettir sabâhı, /Ölümle yok olanın, elindeki vârı ne?”
“Gök Aradık Tuğlara”yı ararsanız Ötüken Neşriyat’ta bulursunuz (Tel.: 0212 251 03 30)