Atillâ Uğur'un mektubu: 'Tutuklu değil, esirim'
Atillâ Uğur sıradan bir asker değil; jandarma istihbaratında çalışmıştır. İstihbaratta çalıştığına göre önemli operasyonlara da imza atmıştır. Abdullah Öcalan’ı asker adına ilk sorgulayan kişidir ve bu sorgusu çok tartışılmıştır... Ama onun sorguladığı bilinmeyerek... Sonunda kendisi açıkladı: “Öcalan’ı ben sorguladım.” Kitabını da yazdı: “Öcalan’ı Nasıl Sorguladım?” Sorgunun tamamını ben daha önce “İmralı’daki Konuk” kitabıma almıştım. Atillâ Uğur’un kitabına dair iki gün yazdığımı hatırlarsınız.
Atillâ Uğur, “Ergenekon” davasından tutuklu. Kitapta adresini “Silivri Esirevi” göstermesine itiraz etmiştim. “Esirlik” başka “tutukluluk” başka. Benim itirazıma, önce, aynı davadan tutuklu Doğu Perinçek itiraz etti:
“Değerli yazar Arslan Tekin, E. Alb. Atillâ Uğur’a imzanın altına niçin ” Silivri Esirevi “ yazdın diye soruyor. (Yeniçağ, 30 Eylül 2011)
Aydınlarımız, Çuval’dan Balyoz’a uzanan harekâtların bir yargı uygulaması değil, bir düşman harekâtı olduğunu ne zaman anlayacaklardır? Türkiye’nin bölünmesi anayasalaştıktan sonra mı?” (19 Ekim 2011, www.ip.org.tr)
“Ergenekon” davasını açıkçası anlamış değilim... Bu kadar insanın niçin tutukladığını hiç bilmiyorum! Üstelik birçoğu 2007’den beri tutuklu... Bu uzun tutukluluk hâli ileride “devlet” in başına büyük gaileler açacak.
Gerek Doğu Perinçek’in, gerek Atillâ Uğur’un tutuklu kaldıkları Silivri Cezaevini “esirevi” diye adlandırmalarını, hiçbir surette doğru bulmuyorum. Her şey bizim devletimizin sınırları içinde cereyan ediyor; bir başka güç ülkeyi ele geçirmemiştir. İleride şartlar değişince “esirlik” bitmiş mi olacak! Kendilerini tutuklayan “güç”, “düşman” görülüyor.
Ben yine “itiraz şerhi”mi düştükten sonra Atillâ Uğur’un gönderdiği mektubu olduğu gibi veriyor ve değerlendirmeyi size bırakıyorum:
“Sayın Tekin; kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir mensubu olarak takdir edersiniz ki ‘esir’ kelimesinin anlamını iyi bilirim. Ergenekon uydurma davası nedeni ile 42 aydır Silivri’de esir bulunuyorum. Ben ta en başından beri buraya esir evi diyorum. Türk milletinin dış düşmanları olduğu kadar belki de daha fazla iç düşmanları vardır. Ergenekon uydurma operasyonu hem dış hem de iç düşmanlarla ortaklaşa tezgâhlanmıştır... Burada bulunan insanların Malta sürgünlerinden veya Bekirağa bölüğüne hapsedilenlerden farkı yoktur. Türk milletinin ekserisi bunu anlamıştır. Bu yüzden ‘esir evi’ yakıştırmam isabetlidir.
Önemli olan benim ya da başka birinin esir tutulması, öldürülmesi veya eziyet edilmesi değildir. Önemli olan ülkenin ve milletin geleceğidir. Abdullah Öcalan ile ilgili kitabı kaleme almamın nedeni de budur. Herkes, özellikle de ülkeyi idare edenler muhatap aldıkları, sayın diye hitap ettikleri şahsın nasıl biri olduğunu görsünler istedim. Milletimiz oynanan oyunun büyüklüğünü fark etsin dedim.
Tabiî ki PKK terör örgütü ve Abdullah Öcalan ile ilgili anlatacaklarım, milletimin bilgisine sunacaklarım bu kitapla sınırlı değildir.
Sayın Tekin; neticede; Allah’ın izni ile Türk milletinin her türlü karanlıktan kurtulacağına inanıyorum. M. Kemal Atatürk ve arkadaşları gibi örnek alabileceğimiz bir cumhuriyet geçmişimiz var... Bu hazinenin değerini bilmeliyiz.
Saygılarımla...”
N. Atillâ Uğur
(e) J. Kd. Albay
Silivri Esir Evi
***
Şunu söylemeden edemeyeceğim: İnsanlarımız, kendilerini “esir” diye adlandırma noktasına gelmişlerse, devleti yönetenlerin biraz düşünmeleri gerekmez mi?!