Allah'ın yarattığını yok sayma

Çok basit bir soru: Soyunuzu ve ırkınızı seçebilir misiniz?

Hayır!

Yine çok basit bir soru daha: Peki inançlarınızı seçebilir misiniz?

Evet!

Kendi iradenizle isterseniz inançlarınızı değiştirebilir misiniz?

Gene evet!

O halde ırk ve soy biyolojik ve zorunlu bir seçim. Kişilerin iradesine bağlı değil. İstenilirse de değiştirilemez.

Doğru.

Ancak din ve inanç zorunlu bir seçim değil. İsterseniz seçmezsiniz.

Evet, aynen öyle...

Sayın Cumhurbaşkanımız babasına sormuş: "Biz Laz mıyız Türk müyüz" diye. Bunun üzerin babası da kendini hatırlamış olacak ki, oğlu Tayyip'e yaşadığı bir anekdotu hatırlatmış. "Aynı soruyu ben de dedeme sordum" demiş. Molla olan dedesi, "torunum yarın ölecağuk. Allah bize, men rabbiyüke, ve ma dinüke sorularını soracak ve ma kamüke sorularını sormayacak. Müslümanım de geç" demiş.

Meseleyi geçiştirmiş...

Elbette Allah, kimseye kavmini sormayacak, çünkü kavim seçmek kimsenin elinde değil. Herhangi bir kavme sahip olmak kimsenin iradesiyle olmuyor. O bizzat Allah'ın kendi iradesine bağlı bir verili, atanmış bir seçim. Biyolojik bir sonuç ve beğensen de beğenmesen de zorunlu bir kabul gerektiriyor. Ve elbette Allah, seçim yapılmak üzere insanlara indirdiği dini seçip seçmediklerini, bunu kendi iradeleriyle yapıp yapmadıklarını soracak. Çünkü, vahiy, kulun kendi özgür iradesiyle seçip seçmemesine bağlı bir husus...

Başka bir ifadeyle, din ve inanç seçiminde insanın kendi kabulü, ırk seçiminde ise, yaratanın zorunlu iradesi mevcut. Dolayısı ile Allah, bir kuluna "hangi kavimdensiniz" dediği an kendisiyle çelişkiye düşer. "El-Adl (adaletli)" olan Allah bunu neden yapsın?

Beşeri akıl, kaçamak cevap vermek ve bunu önemsiz göstermek için dini aracı olarak kullanmış ve Cumhurbaşkanı'nın babasına biyolojik kimliğini açıklamayı gerekli görmemiştir. Hepsi bu.

Allah seçimlerimizi sorgulamayabilirdi. Elbette kullarının aklından geçenleri ve niyetlerini biliyor. Ancak vahiy bir dünyevi yol haritası sunmakta ve kullar bunu özgür iradeleriyle seçmektedir.

Eğer "evet bilerek seçtim" derseniz, dünya yaşamınız bu cevap üzerinden değerlendirilecektir. "Hayır kendim seçmedim. Başkası bana zorla kabul ettirdi. Yapılanları istemeyerek yaptım" derseniz de yine ona göre hesap vereceksiniz. Bu durumda, Allah adildir.

Cumhurbaşkanının misalinde önemli olan dinen kulun hesap verebilirliği değil. Allah'ın her insana zorunlu tayin ettiği biyolojik bir sonucu reddedip etmememe meselesi var.

Sayın Cumhurbaşkanının babasının dedesi, Allah'ın takdir ettiği zorunlu hali saklamış. Söylemiyor. Aynı şekilde Tayyip Erdoğan'ın da babası saklamış. O da Allah'ın zorunlu takdirini yok sayıyor ve görmezden geliyor. Son olarak da Sayın Cumhurbaşkanı da meseleyi biyolojik soy geçmişindeki silsileye dayandırarak sözü edilen gizliliği korumak istiyor. Ve bunu bütün toplumla paylaşarak da, herkese "benim gibi olun" mesajı veriyor.

Allah'ın zorunlu iradesinin bir sonucu olan biyolojik geçmişi ve dolayısı ile toplumsal biyolojyi yok sayıyor.

Şimdi söyleyin lütfen...

Bu durum, Allah'ın açık ve net olarak ortaya koyduğu biyolojik (cismani) kimliği, Allah'ın takdir ettiğini, yine Allah'ı gerekçe göstererek saklamak, yok saymak ve canlılığı hiçe saymak değil midir? Dolayısı ile yaratıcı iradeye karşı gelmek değil midir?

Evet!

Burada önemli olan herhangi bir ırktan olmak değil, (bu zaten kaçınılmaz) önemli olan ırkçılık yaparak başkalarını küçük görmek, buradan siyaset üreterek tahakküm etmektir. Asıl günah işte budur. Yurttaş olarak "Türk kimliğine sahibim" demekse, adı üstünde sosyal kimliktir ve ırktan çok, hukuksal varlığı ifade etmektedir. Tarihsellik içerir. Aynı zamanda kültürel içerikle donanmışlığı anlatır.

Yazarın Diğer Yazıları