AKP’nin tarihi başarısı ve yeni komutanı!
Ahmet Davutoğlu, artık kendisini AKP’nin yeni komutanı gibi görüyor ve bu çerçevede “Bundan sonraki 10 yılda, hatta yüz yıllar içinde AK Parti kurumsallaşarak devam edecek. Çünkü bu sadece bir siyasi parti hareketi değil, büyük bir tarihi harekettir” diyor...
“Yüz yıllar içinde” dediğine ve yine “Horasan’dan başlayıp, Konya’da tohumları ekilen, Selçuklu mirasını burada şekillendiren, Osmanlı ile cihan devleti haline gelmiş olan bu hareket, Türkiye Cumhuriyeti ile istikbalini kazanmıştır. İnşallah kıyamete kadar da durdurulamayacak, engellenemeyecektir” diye kendilerine bir tarihi alt yapı oluşturduğura göre artık Türk Milleti’ne karada, denizde, havada ölüm yok demektir!
***
“Türk Milleti’ne” mi dedim, affedersiniz, burada “aziz milletimize” demek gerekiyor değil mi? Ne gerek var böyle ırkçı sözlere!
Bu mantığa göre Türkiye Cumhuriyeti’ne savaş açanlar, Atatürk’ten, İnönü’den, Çakmak’tan, Karabekir’den ve Bayar’dan Dersim meselesinin, bununla yetinmeyip Menemen olayının ve 31 Mart ayaklanmasının bastırılmasının hesabını soranlar, T.C kısaltmasını resmi tabeladen indirenler, asla AKP’li değildir! Onlar, bu hareketin istikbalini yok etmeye çalışanlardır!
Oysa herkes biliyor ki “Türkiyeli” diyerek Türklüğe ve TC’yi resmiyetten kaldırmaya çalışarak Türkiye Cumhuriyeti’ne savaş açan, 23 Nisan 1920’yi esas alıp 29 Ekim 1923’le hesabı olanların, kısacası Türk Milleti’nin istikbalini kurtaran kadrolardan hesap sormak isteyenlerin başında, AKP’nin başkomutanı Recep Tayyip Erdoğan hazretleri gelmektedir!
***
Davutoğlu hazretleri bu kadarla yetinmiyor, kendi ikballeri ile Türkiye’nin kaderini de tevhit ediyor! Yani birleştiriyor! “Türkiye’nin kaderiyle AK Parti’nin kaderi artık birbirine paralel seyretmektedir. Birbiriyle doğrudan etkileşim içindedir” diyor.
Bir yerde doğru... AKP iktidarı biraz daha devam ederse, ortada Türkiye Cumhuriyeti diye bir devlet, Türk Milleti diye bir millet kalmayacak. Bu bakımdan Türk Milleti’nin kaderi, AKP’nin Türk Milleti tarafından bir an önce iktidardan indirilmesine bağlıdır.
Nitekim Davutoğlu paşa hazretleri, 30 Mart için “Herhangi bir seçim değildi. Her seçimin önemi vardır. Her seçim ülke siyasetinde bir derin iz bırakarak, geleceği tayin edecek bir çizgi oluşturur. Ama bu seçimler 12 yıllık istikrar, güven ve yükselme döneminden sonra bu ülkenin kaderinin tayin edileceği, ana duraklardan biriydi” diyor.
Ülkenin kaderinin yeniden tayin edileceği doğru değil mi? Terör örgütü ile koordinatör ülke gözetiminde başlatılan pazarlıklar, sonuçta Çankaya Köşkü’ne ulaşmak karşılığında, “genel af ve özerklik” olarak şekillenmiyor mu? Artık, Diyarbakır Belediye Başkanı bile “Bölge petrollerinden pay isteriz” demiyor mu?
***
Koordinatör ülke temsilcisi “Abdullah Öcalan’ın fikirleri parlamentoda yasa çıkaracakları zaman dikkate alınacaktır. Kendisinin parlamento için ürettiği öneriler dikkate alınacaktır. Biz iki şeyden bahsediyoruz. Bir kamuoyuna yapılan açıklamalar. Bir de perde arkasındaki gidişat. Bunu kendilerine söyledik. Hem MİT hem devlet için oldukça riskli” demiyor muydu?
İşte çözüm paketi adı altında geçen yasalar ve son MİT yasasındaki örgütlerle görüşme esaslarının yasallaştırılması Abdullah Öcalan’ın talepleri değil miydi? Sırrı Sakık, MİT Müsteşarı’na niye teşekkür ediyor?
AKP iktidarının tarihi başarıları için değil mi? Sadece 1923’ün değil, Türklerle 1071’in de hesabını görmeye niyetlendikleri için değil mi?