Ahıskalıları ne zaman hatırlayacaksınız!? (2)
Kaç yıl oldu Ahıskalılar yurtlarından koparılalı? 14 Kasım 1944'den bugüne hesap edin artık.
Ahıskalılar Vakfı Başkanı, eski arkadaşım Mehmet Oğuz'la görüştüm. Bir türlü yurtlarına dönemeyen Ahıskalıların dertlerini anlattı. Üzülmemek elde değil.
İki milyonu geçkin Suriyeliye kapımızı açtık... Onlar da bizim insanımız. Elbette başımızın üstünde yerleri var. Ama ya Ahıskalılar? Neden onlara bir çare bulunamıyor? Vatandaşlığa geçişleri zorlaştırıldı. İkametleri veriliyor ama "çalışamaz" kaşesi basılıyor. Bu insanlar ne yiyip ne içecekler? Onların asıl meselesi Gürcistan sınırları içinde kalan topraklarına gidebilmek. İnsan kendi yurdunu istiyor.
Güya Gürcistan kanunları sürgünlerin topraklarına dönmesine müsait. Ancak kanunları öyle tanzim etmişler ki, dönüş neredeyse imkânsız hâle getirilmiş.
Mehmet Oğuz, Ahıskalıların dertleriyle dertli. Diyor ki:
"Biz elbette Suriyelileri kıskanmıyoruz. Onlar da kardeşlerimiz. Onlara sağlanan kolaylık, Ahıskalılara sağlanamaz mı? Suriyeliler, inşallah ülkelerinde savaş biter, dönerler. Ya biz? Nereye gideceğiz? Gürcistan almıyor. Türkiye vatandaşlığa geçmeden çalışma izni vermiyor. Üstelik vatandaşlığa geçme şartları oldukça zor. Ahıska Türklerine 2009'da vatandaşlık affı çıkmıştı. O tarihten önce Türkiye'ye gelen bütün Ahıskalılar vatandaşlığa geçmişti. Sonra gelenler sürüm sürüm sürünüyorlar. Bir kanun daha bekliyoruz. Ahıskalılar vatandaşlığa alınsınlar. Eğer Ahıskalıların yurtlarını boş bırakmamaları için zorluk çıkarılıyorsa Gürcistan'la görüşülsün, Ahıska'ya yerleşebilmek için kapılar sonuna kadar aralansın ve aynı zamanda Türkiye orada, hayat şartları düzelene, insanlarımız kendi yağlarıyla kavrulana kadar yardımcı olsun. Zaten sayımız nedir ki... Türkiye'de vatandaşlık bekleyen yaklaşık 60 bin kişi. Bunun dışında öz topraklarına yerleşmek isteyen başka ülkelerde 350-400 bin arası. Yani Türkiye'de Suriyelilerin dörtte birinden bile daha az. Hükûmetimizden bizim meselemize el atmalarını âcilen istirham ediyoruz. Burada Ahıskalıların vakıf başkanı olarak, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'na hassaten teşekkür ediyorum. Ukrayna'daki iç savaş mağduru 70'e yakın aile getiriliyor. Biz aynı soyuz, aynı dinin mensubuyuz. Bizim kapımız Türkiye. Dünyanın neresinde olursak olalım, yine çözüm yerimiz Ankara'dır. Tekrar söylüyorum. 2009'daki kanun benzeri bir vatandaşlık affı çıkarsa, Türkiye'dekilerin bütün sıkıntıları bitecek. Bu topraklar ezelden beri yaşayan insanlarımızın olduğu kadar, Ahıskalılarındır da. Çünkü biz bu topraklardan götürülmüşüz. Öyle olmasa dahi bir insanlık dramı yaşanıyor ve Türkiye Cumhuriyeti, insanlık dramına kayıtsız kalmamalıdır. Zamanında Balkanlardan milyonlarca Türk göçmüştü. Çünkü, anavatanları burası. Bizim de Balkanlılardan hiçbir farkımız yok ki. Bulgarlar Türklerin adlarını değiştirmek istemiş, 1989'da Turgut Özal, öyleyse Türkiye'ye gelin, demiş ve sınırları açmıştı. Biz de böyle istiyoruz."
Ahıskalıların meselesi birinci derecede Ankara'yı ilgilendirir. Yurtlarına dönebilmeleri için Gürcistan'la masaya oturulmalı, aynı zamanda Türkiye'deki Ahıskalıların insanca yaşamaları için önleri açılmalıdır.
1989'da Özbekistan'dan göçmek zorunda kalan, Ahıskalı İslâm dayının, Ukrayna'da görüştüğümde dediği acılı sözünü bir daha hatırlatacağım:
"Geymeye keten yahşi, ölmeye veten yahşi."