ABD stratejik ortak değil
Bıktık şu "stratejik ortak" lafından... Ortada ne ortak bir strateji görünüyor ne de ciddi ve tutarlı bir ortaklık. Öyle ise nedir bu "stratejik ortağımız Amerika" lafı? Cumhuriyetten Ali Sirmen'in yazısında belirttiği gibi "Türkiye ile ABD arasında 1946-1960 arasındaki, Türkiye'nin ABD'ye tam teslimiyet politikası izlediği ve hiçbir konuda direktifinden çıkmadığı için "aymazlık devri" olarak adlandırabileceğimiz dönem dışında hiçbir zaman stratejik ortaklık durumu söz konusu olmamıştır."
Artık herkes şu "stratejik ortaklık" lafını bir kenara koymalı ve işin aslına uygun cümle kurmalıdır. ABD, Türkiye'nin Suriye'de önünü kesmeye çalışan, İsrail'in vurucu gücü rolünü üstlenen ve asıl mücadelesini de Türkiye ile vermekte olan dolaylı sıcak savaş, doğrudan politik savaş yürütmekte olduğumuz ülkedir.
Aynı şekilde son zamanlarda bir araya gelerek ortak tavır içinde hareket etmekte olan Arap Birliği'nin de asıl hedefi Türkiye, görünürdeki hedefi ise İran'dır.
***
Tantan haklı...
Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan da aynı noktaya dikkat çekiyor. "Görünürde İran'a karşı oluşturulan Arap Birliği'nin her an için Türkiye'ye karşı da tavır alabileceğini bunun karşısında dikkatli olunması gerektiğini" söylüyor.
Peki, neden dikkatli olacakmışız?
Tantan'ın açıklamalarından bu sorunun cevabını şöyle verdiğini söyleyebiliriz: "Hürmüz ve Bab-ül Mendep boğazları açısından Yemen kilit bir ülke. Yemen'de İran ve Suudi Arabistan arasında yerel güçler üzerinden savaş var. ABD bölgede etkisini kaybettiği için Suudi Arabistan, İsrail, Ürdün, Mısır ve Körfez ülkelerini bir araya getirerek güç bloku oluşturdu. Bu güç bloku görünürde İran'a karşı gibi gözüküyor."
Ama değil.
Asıl hedef, Orta Doğu'nun hem askerî, hem siyasi ve hem de stratejik duruşu nedeniyle Türkiye'dir.
Tam da bu noktada, Türkiye'nin ABD ile karşılıklı atışmalarına ve Suriye'de içinde bulunduğumuz sürece bakabiliriz. Tam olarak nasıl bir Türkiye var bölgede?
Şahin bir Türkiye. Etkin ve siyasal aktör olarak rolünü oynamakta olan bir Türkiye.
Öyle ise hedef, İran değil, hareket halindeki Türkiye'dir...
***
Size ne zaman güveneceğiz?
Habere bakar mısınız? "Adalar'da 500 hayali seçmenin ardından, Üsküdar'da da birçok adreste hayali seçmen ortaya çıktı. Seçmen listelerinin askıya çıkmasının ardından Üsküdar Bulgurlu'da AKP'li Belediye Meclis Üyesi Süleyman Gedikoğlu'nun evinde 40 kişinin kaydedildiği ortaya çıkarken, aynı mahallede bir başka adreste ise tek bir dairede 64 kişinin olduğu tespit edildi."
İşte böyle haberleri okuyarak girdiğimiz seçim sürecinde başta iktidarın kendisi, partisi ve YSK gibi devletin güven vermesi gereken kurumlarına, nüfus idarelerine nasıl güveneceğiz?
Sorgulamadan ve ister istemez şüphelenmeden bir seçime giremeyecek miyiz?
Huzur, güven, hak, hukuk bu topluma yasak mı kardeşim? AKP'nin kurduğu, yönettiği, ortaya koyduğu her şeyin şaibeli ve şüpheli olması ana stratejiniz midir nedir?
Türkiye'de hukuk düzeni ne zaman tek geçerli ve belirleyici üstün güç haline gelecek de biz de huzurla yolumuza devam edeceğiz?