Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Evren Devrim ZELYUT
Evren Devrim ZELYUT

98 Yıllık Cumhuriyet rüyasının 19 yıllık kâbusu!..

AKP'nin 2002 seçimlerinde Avrupa Birliği'ne giriş, düşük enflasyon ve işsizlik, daha çok demokrasi ve toplumsal barış sözleri ile emanet aldığı ülke ekonomisi 2001 kriz seviyesine döndü.

Rakamlar yalan söylemez. 2002 enflasyonu %29,7 idi. Şimdi ise gerçek enflasyon %30-35 seviyesinde.

2002 yılında işsizlik %9'du. 2021 yılında geniş tanımlı işsizlik %24 civarında.

Büyüme 2001 krizi sonrası Türkiye'de V şeklinde, önce düşüş, sonra sert bir yükselişle %6,2 olmuştu. Pandemi öncesine baktığımızda ise Türk ekonomisinin 2019 yılında yerinde saydığını, ekonominin büyük bir durgunluk içinde olduğunu, buna bağlı olarak da büyüme rakamının %0,9 seviyesinde gerçekleştiğini görüyoruz.

2002 yılında net dış borcun milli gelire oranı 78,2 milyar dolarla %39,9 iken, 2020 yılı 3.çeyrek itibari ile 262,2 milyar dolarla milli gelire oranı %35,9'dur.

Merkez Bankası'ndaki rezervlerin de bittiğini hatta eksiye döndüğünü de bu listeye ekleyelim. Unutulmaması gereken bir konu da, Cumhuriyet'in gözbebeği milli servetin "Özelleştirme" adı altında, israf politikaları sonucunda devletin elinden çıkmış olmasıdır.

"2002-2019 yılları arasında 273 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış-devri yapıldı. Bu kuruluşlardan 268'inde kamu payı kalmadı. 1986 yılından AKP'nin iktidara geldiği döneme kadar 8.2 milyar dolarlık satış yapılmışken, 2002'den 2019'a toplam 62 milyar dolarlık devlet kıymeti satılmıştır."

Esas soru şu: Peki nerede bu paralar? 128 milyar dolar rezerv ve 70 milyar dolara yakın kurum satış parası nerededir? Ben size söyleyeyim: Yanlış dış politikaların bedeli olarak 40 milyar dolar sırf Suriye'ye gömüldü. Yanlış ekonomi politikaları sonucunda "2005-2020 yılları arasında iç borç için 1.7 trilyon lirası anapara, 743 milyar lirası da faiz için olmak üzere 2.4 trilyon lira ödedik. Dış borca ise 184 milyar dolarımız gitti. Bu tutarın 117 milyar doları anapara, 68 milyar doları faiz oldu."

Yandaşlara verilen çifter çifter ballı maaşlar, tatlı ihaleler, bütün bunları da geçtik… Bunların hepsi yerine konulur. Ancak yerine konulamayacak bir değerimiz var: Zaman.

AKP ile bu ülkenin zamanı yitti gitti. Hala akıp gidiyor. Ülkenin sorunlarına kalıcı çözümler değil anlık pansumanlarla kendisini 2023 yılındaki seçimlere çıkarmaya çalışan, pandemi sonrası canlanmaya umutlarını dikmiş, basiretsiz bir yönetim var karşımızda.

Zaman neden kayboluyor konuyu biraz daha açalım: Geçtiğimiz gün İstanbul Sanayi Odası PMI rakamlarını açıkladı. PMI Endeksi sanayide durumun ne olduğunu gösteren bir endeks. 50 üzeri rakamlar toparlanmayı, altı ise sıkıntıyı gösteriyor. Son rakamlara baktığımızda Aralıkta 50,8 olarak ölçülen manşet PMI Ocakta 54,4'e yükseldi ve faaliyet koşullarında Temmuz 2020'den bu yana en güçlü iyileşmeye işaret etti.

Bunun neresi kötü diyebilirsiniz. Ancak Türk imalat sanayi çalışmaya başladığı zaman dışarıdan yarı mamulle çalışır. Yani çarklar dönünce ithalat artar, dış açık patlar. AKP 19 yıldır dışa bağımlı ekonomik modelde ısrar etmiştir. Şimdi olacak bellidir. Pandemi azaldıkça çarklar dönecek, ancak dış açık artıp kuru yukarı çekecek, kuru tutmak için yine yüksek faiz verilecek.

Siz bu satırları okurken açıklanan enflasyonu artık yazmak bile istemiyorum. Çünkü yarı mamulde Çin ve Almanya'ya, buğday, petrol ve gazda Rusya'ya, savunmada ABD ve AB'ye bağlı bir ülkenin enflasyonunun sürekli yükselmesi doğal bir durumdur.

Sözün özü, yükselen enflasyon ve dışa bağlı sanayinin verdiği cari açıkla, bu ülkede ya kur artar ya da onu tutmak için yüksek faiz verirsiniz. Her iki durumda da sadece paranız değil, aynı zamanda zamanınız da heba olur.

Yazarın Diğer Yazıları