48 saatlik yanlış anlama!
Tepkiler ses getirdi ve Başbakan Binali Yıldırım Diyarbakır'da 'bölgedeki öğretmenlerle ilgili sözlerinin yanlış anlaşıldığı'nı söyledi...
Yani o yanlış anlatmamış, muhataplar yanlış anlamıştı!.. Önce ne demişti bir daha bakalım: "Bu bağlamda Doğu ve Güneydoğu'da maalesef terör örgütünün baskısı veya terör örgütüyle bir şekilde ilişkiye girmiş öğretmenleri de değiştiriyoruz. Buna karar aldık. Bu 14 bin civarında öğretmeni, maalesef oradan başka yerlere almak mecburiyeti var. Bunlar eğitim yerine, terör örgütünün amaçlarına hizmet eder bir noktaya gelmişler. Bunu da bu şekilde halledeceğiz..."
'Yanlış anlayanlar' için 48 saat sonra Binali Yıldırım'ın yeni açıklaması nasıl? Bir de ona bakalım: "İki gün önce bir konuşmamda bölgedeki öğretmenlerle ilgili bir şey söylemiştim. Orada belli ki bir yanlış anlaşılma var. Bu bölgede görev yapan, terörle bir şekilde iç içe olmuş 14 bin civarında öğretmen olduğu tahmin ediliyor. Bunların ne kadarının doğrudan ilişkili olduğu olmadığı yapılacak incelemelerle teftişlerle, soruşturmalarla ortaya çıkacak.
Bakanımızla görüştük, üzerinde şüphe bulunan bütün öğretmenler açığa alınacak, yeni ders görevinde bunlara görev verilmeyecek. Bunun yerine yeni baştan öğretmenlerimizi buraya göndereceğiz. Öbürleri ne olacak? Öbürleri de FETÖ'cülerin başına ne geldiyse onların başına da aynı şey gelecek. Sadece öğretmenlerle sınırlı değil. Terör sadece dağda değil, devletin içinde de var. Devletin yerel yönetimi içinde de var. Terörle haşır neşir olmuş bütün kamu görevlilerinin üzerine gideceğiz..."
***
İki konuşma arasındaki fark, gerekçe ne olursa olsun önemli... Daha önce kamuoyunun gazını almak için yapılan bu türden açıklamalar ve zamana yayarak hassasiyeti düşürme tecrübeleri haklı olarak insanlarda tereddüde yol açıyor... Gerçekten dediklerini yapacaklar mı? Burada kamuoyuna düşen işin takipçisi olmak ve tavrı soğutmamaktır...
Başbakan'ın ikinci açıklaması gelişme içermekle birlikte tam tatmin edici değil... Terörist veya iş birliği içine giren öğretmenin cezası 'açığa almak' olamaz ki... Aynı hızda ilişik kesilmeli ve suç sabit olduğuna göre adliye devreye girmeli...
'14 bin' rakamı Başbakan'ın ağzından çıkmıştır ve belli ki bir istihbarat çalışmasının sonucudur... Şayet burada çok daha az sayıda 'terörist öğretmen' açığa alınacak ve geri kalan 'incelemeler, soruşturmalar, teftişler' denilerek soğutulacaksa bu da gözden kaçmayacaktır...
Bugüne kadar 'PKK'ya yardım ettiği veya örgütü finanse ettiği' gerekçesiyle yönetimine el konmuş, kayyum atanmış bir şirket ya da mal varlığına el konmuş bir kişi bile olmadı... PKK'nın siyasî uzantısı partinin ele geçirdiği belediyelerin ihale düzenine çomak sokulamadı... Devlet, kendisine kasteden terör örgütünün para kaynaklarına müdahale edemeyen pasif görüntüden bir türlü kurtulamadı...
***
Binali Yıldırım konuya ilişkin ikinci konuşmasında "Terör sadece dağda değil, devletin içinde de var, terörle haşır neşir olmuş bütün kamu görevlilerinin üzerine gideceğiz" dediğine göre başta belediyeler olmak üzere, üniversiteleri ve öncelikle şu Diyarbakır'daki o fakülteyi ve diğer sağlık kuruluşlarını iyi takip edeceğiz...
Hani şu tıp fakültesi... Yaralı asker-polis ve yakınlarına, evlatları, eşleri, babaları can çekişirken hakaret eden doktor, hemşire ve hasta bakıcı görünümlü teröristlerin hâkim olduğu tıp fakültesi... Bölgede birçok hastanede benzer durum var... Bakalım kaç 'terörist memur' hak ettiği muameleye tâbi olacak, izini süreceğiz...
Üniversiteler açılıyor... Esas orada göreceğiz samimiyeti... Kampüsleri terörist adayları için staj alanına çevirenlere ve bunlara yol veren ya da müdahale etmeyen üniversite yönetimlerine ne yapılacak?
Türkiye'ye 'dış müdahale'nin zeminini hazırlamak için işaret fişeği niteliğindeki o ihanet bildirisine imza koyan 1128 akademisyenle ilgili gereken kararlılığın hâlâ gösterilmediği bir gerçek... Apo posterlerinin asıldığı, Eruh ve Şemdinli baskınlarının yıl dönümlerinin kutlandığı, milliyetçi-vatansever öğrencilerin saldırı altında kaldığı, terörizme eleman ve imkân yetiştirmek için âdeta 'terminal' vazifesi yaptığı da bir başka gerçek...
O yüzden ne konuşulduğuna değil, ne yapıldığına bakacağız...