2015 'saldırı' hazırlığı

Koray Aydın Bey’le Anadolu yollarına çıkışımızda benim hareket noktam gazetemizin Ankara bürosuydu... Ankara temsilcimiz Ahmet Takan, haber müdürümüz Necdet Pekmezci beyler ve büronun her şeyi Bilun Hanım, sağ olsunlar, yakın ilgi gösterdiler. Kendilerine burada teşekkür ediyorum.

***

Ankara’ya gitmişken Türk Dil Kurumu’na ve Türk Tarih Kurumu’na uğramasam olmazdı! TDK Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin dostumuz, VII. Uluslararası Türk Dili Kurultayı hazırlıklarıyla meşgul olduğu için yerinde yoktu, görüşemedim. Kurultayı ayrıca yazacağım.
Türk Tarih Kurumu Başkanlığı Prof. Dr. Ali Birinci Hocamızın ayrılışından sonra bir yıldır boştu. Prof. Dr. M. Metin Hülagu TTK Başkanı oldu. Kendisini tebrik ettim.

***

TTK deyince, 2015 yılı aklıma geldi... Ermeni diasporasını, Erivan’ı, diaspora uzantısı (veya bizatihi diaspora) Agos’u, mütemmim cüzü “nefret söylemcileri” ni (yine bana saldırmışlar) bir tarafa bırakalım, bu malûm grubun Türkler içindeki uzantıları ( “Hepimiz Ermeni’yiz!” grubunun kalem oynatıcıları) 1915 tehcirinin, 100. yılı 2015 için ön alarak hızlı bir giriş yaptılar. Türkleri daraltmak, bunaltmak, ezmek için ellerindeki bütün imkânı kullanacaklarının işaretini çoktan verdiler. Türkleri “katil” ilân eden ilk kitaplarını da yayınladılar.
Şunu kısaca belirteyim: İlmî çalışma yapsalar ve bütün bulguları Türk milletinin aleyhine çıksa, ilmî çalışmaların içinden gelmiş bir gazeteci olarak, “tarihî gerçekler”i ben de burada yazmazsam nâmerdim! Ama öyle değil...
“Hepimiz Ermeni’yiz!” diye sokaklara düşenlerin tek derdi “Türk”le... Her sokağa düşüşlerinde kinlerinin, nefretlerinin şiddetini daha artırıyorlar. Tavırları tamamen siyasîdir; başkalarının emellerine hizmettir.
Meselenin en acı (veya anlamlı) tarafı, bunların PKK ve diğer kanun dışı sol/sosyalist/komünist/bölücü/yıkıcı gruplarla iç içe olmalarıdır.
“Hepimiz Ermeni’yiz!” çığırtkanlığı, Hrant Dink’in katledilişinden sonra daha bâriz ortaya çıkmıştır. Dink, eski bir sosyalist/komünist olduğu için ajitasyon bu kadar fazla... Adamların “cirimler”i yok ama “cürümler”i çok... Kışkırtıcılıkları, nefretleri, kinleri asumanı kaplıyor.
Bu “kışkırtıcı” tiplere ne söylesen fayda etmez; ilmî kriterle konuşamazsınız. Babaları Lenin’in direktifidir: Ajite edeceksiniz, nefret kusacaksınız!
Bize aynı dille konuşmaktan başka çare bırakmadılar. Ben de aynı dili kullanıyorum! Onun için çıldırıyorlar!


Neşet Ertaş: Dilimin rengi
Neşet Ertaş Türk dilinin bir rengi, şırıl şırıl akan suyu, ruhu; Anadolu’nun ışığı idi. Kendisine özgü söyleyişi olan ender sanatçılardandı. Hemşehrimdi. Çiçekdağı’nın bir köyünde doğdu; çocukluğu Yerköy’de geçti. Gonüm hep seni arayacak Neşet Ertaş.
Allah rahmet eylesin.

Yazarın Diğer Yazıları