Zalimlerin çarkı nasıl kırılır?
Pir Sultan Abdal "Yürü bre Hızır Paşa, Senin de çarkın kırılır, Güvendiğin Padişahın, Gün gelir o da devrilir" demiş ama Victor Hugo da, "Zalimlerin çarkı, cahillerin çalışmayan kafalarıyla döner" diye uyarmış!
İyi demişler de bugün dünyada olup bitenlerden habersiz, bilimsel düşünme yeteneğinden yoksun kişiler, bilimsel verilerle görüşlerine karşı çıkanları, cahillikle suçluyor!
Bu tür insanlar, bilim diye propaganda edilen ama bilimle zerrece ilgisi bulunmayan her veriyi sorgulamadan kabul ettikleri, böylece zalimlerin çarkını döndürdükleri halde, kendilerinden çok emin konuşuyor!
***
İnsan olana yakışan, ne pahasına olursa olsun, doğruları savunmak, zulme boyun eğmemektir. Denilebilir ki "bugünkü dünyada cahilliği öyle örgütlemişler ki bilen insanları, doğruyu söyleyenleri, itibarsızlaştırıyorlar..." Bu da doğru ama hiçbir acı çekmeden, hiçbir zorluğa katlanmadan, doğruları hâkim kılmak mümkün değil.
Seyirci kalırsanız, sadece cehalete boyun eğmekle kalmış olmazsınız, aynı zamanda zalimlerin hizmetkârı durumuna düşersiniz. Bugün özgürlüğünüzü sınırlandırmakla sizi tehdit edenlerin, yarın sizi köle haline, robot haline getireceğini bildiğiniz halde nasıl teslim olursunuz? Sizi "öğrenilmiş çaresizlik sendromu"na sürüklediklerini nasıl görmezsiniz?
***
"Öğrenilmiş çaresizlik" kavramını üreten Martin E. P. Seligman, öğrenme ve korku arasındaki ilişkileri, Ivan Pavlov''un şartlı refleks deneyinden yola çıkarak incelemiştir:
Seligman ve meslektaşları, ilk fazda hoş olmayan bir durumdan kaçma seçeneği verilmeyen köpeklerin, çaresizliğe şartlandıklarını, deneyin ikinci fazında hoş olmayan bir durumdan kaçma seçeneği verildiğinde bu fırsatı kullanmadıklarını gördü. Deneyler, kediler, fareler ve balıklar ile sürdürülerek benzer sonuçlar elde edildi.
Japon asıllı Amerikalı bilim adamı Donald Hiroto insanlarda da benzer şartlar altında deneyler yaptı ve yine benzer sonuçlara ulaştı.
Yine Martin Seligman''ın yaptığı deney ve incelemeler sonucunda, kendisi deneyip başarısız olan bireylerin, çevrelerindeki diğer bireylerin benzer denemeyi yapmalarını engellemeye başladıkları bulgusuna ulaşıldı. (Kaynak: Vikipedya)
***
Bunları neden gündeme getiriyorum? Bana, "Her taraftan sıkıştırıyorlar, hocam ne yapacağız, hukuki bir çözüm yolu var mı?" gibi mesajlar geliyor da ondan... Tabii ben hoca değilim, Mahzuni''nin dediği gibi muska da yazmıyorum ama zaman zaman hatırlattığım gibi bu tür suskunlukların veya kaçışların hatta teslimiyetin sebebini, zamanında Texe Marrs adlı yazar "Dark Majesty" kitabında açıklamıştı:
"Yürürlükteki bu korkunç komplonun içeriği, vasat insanları rahatsız ediyor. Konfor sınırlarını sarsıyor. Gerçek, geleneksel düşünce kalıplarının içine sığmıyor ve sosyal olarak ''doğru'' kabul edilen olgularla örtüşmüyor. Mevcut sistemlere duydukları güven sarsılıyor, duygusal ruh halleri tehdit altına giriyor. Çok sarsıcı ve rahatlarını kaçırıcı olabileceğinden, gerçekle yüzleşmek istemiyorlar. İsteseler bile liderleri, politik ve ekonomik sistemleri, idealize edilen değerler hakkındaki gerçekleri öğrendiklerinde daha sarsıcı bir açmazla karşı karşıya kalma riski olduğunu da biliyorlar. Ancak Soljenitsin''in belirttiği gibi cesur bir insanın atacağı en basit adım, bir yalanın parçası olmamaktır. Gerçeğin bir kelimesi bile tüm dünyaya bedeldir..."
Bu sözler, şimdi daha anlamlı değil mi?
Bugün içinde bulunduğunuz her ortamda, küresel yalanların parçası olmamak cesaretini gösterdiğiniz zaman kazandınız demektir. Sizi işinizle, özgürlüğünüzle tehdit edenlere boyun eğmeyin! Afgan halkını kafa kese kese korkutarak teslim aldıkları gibi kimsenin sizi korkutarak teslim almasına izin vermeyin! Korku ile karar vermeyin! Olayların üzerine cesaretle gidin! Başka çözüm yok!