Yılmaz Özdil’in yanıldığı tek nokta. Orhan Can yazdı

Yılmaz Özdil sadece gazetecidir.
Aslında Yılmaz Özdil benim gibi “Düz” gazetecidir.
Omuzlarında her türlü mesleki yıldız bulunmasına rağmen kullanmaz.
Kartvizitlerinde envaı çeşit janjanlı sıfatlar olmasına rağmen kullanmaz.
Gerek yoktur ki…
Bu gibiler, plazalarda oturmak yerine hala haber peşinde koşar.
Yıllar geçse de muhabirlik ruhunu korur ve hala haber peşinde koşar.
Mesleğin “Generali” olmasına rağmen düz er gibi çalışır bunlar…
Ve her gün “Haber Cephesindeki” yerini alır bir tutam haber için…
Bu yüzden Yılmaz ve Yılmaz gibiler yalnız değildir ve kimse de yiyemez onları…
Bakın,
yıllar önce Beşiktaş Fenerbahçe maçında yazmıştım.
Biz Gazeteciyiz, tarihin tanıklarıyız.
Olana ‘olmadı’ ;
Olmayana da ‘oldu’ diyemeyiz...
Ne yani,
Yılmaz Özdil olanları - gerçekleri söylemeyecek miydi?
Gerçekler yerine türkü mü söyleyecekti yani?!
Hiç kimsenin maçası yemediği zamanlarda Atatürk’ün, TC’nin yanında duran adamdır O.
Askerlere selam verilmediği zamanlarda onları yalnız bırakmayan adamdır O…
Cezaevinde askerleri ziyaret etmek yürek isterdi o dönem…

Oysa şimdi,
trollerle işbirliği yapıp gerçek gazetecilere saldırıyor, linç ettirmeye çalışıyorlar.
Biz gazeteciyiz,
habercilik yıllarımızda ne hain pusular ne çok kalleş saldırılar gördük.
Sonra, demirden korksaydık trene binmezdik zaten bu meslek hayatımızda.
Halkın haber alma özgürlüğü için kimimiz yaralandı, kimimiz şehit oldu bu yolda.
Hatta kimimiz yıllarca işsiz kaldı, kimimiz işsiz kaldığı ve ailesini geçindiremediği için intihar etti.
Hala silemeyiz telefonlarımızdan o arkadaşların isimlerini numaralarını…

Bunlar adlarını bile bilmezler onların, ama bizim kalbimizde yazılıdır isimleri.
Ne severim Yağmur Atsız'ın o güzel şiirinin dizesini:
Ölen arkadaşlar gibi, sessiz ve sitemsiz…
Bu yüzden aç kalma pahasına biat etmedi birçok gazeteci…
Kimse sahip çıkmadı, dev girdapta boğuldular.
Siz hiç inşaatta çalışan gazeteci gördünüz mü?
Ben gördüm…
Ünlü kameramanken pimapencilik yapan birini gördünüz mü?
Ben gördüm..
Yüreğimin cız ettiği anlar…
Adliyenin en meşhur muhabiriyken baba tüfeği ile intihar edeni...
Evi olmadığı için hurda bir arabada yatıp kalkanı…
Ben gördüm…
Korona günlerinde evinde işsizken sessiz ve sitemsiz ölen gazeteci arkadaşı tanır mısınız...
Ben tanırım...
Siz Kadıköy Rıhtımında açlıktan bayılan ama biat etmeyen gazeteciyi tanır mısınız?
Ben tanırım...
Peki,
Yılmaz ne yapmış, gerçekleri söylemiş. Yani, olup biteni, hakikati…
Hakaret mi etmiş, Yok! Küfür mü etmiş, Yok!
Yorgan kalkınca pijamaların rengi ortaya çıkmış, hepsi bu…
Niye kızıyorsunuz ki bu kadar…
Gel konuşalım deyin, eksikleri, fazlalıkları konuşun… Hepsi bu!
Bakın,
Yılmaz Özdil tipik bir Bab-ı Ali kuşağıdır.
Bilmeden yazmaz, araştırmadan gündeme getirmez
Bir konuyu bilmiyorsa biliyorum demez.
İnanmıyorsanız daha önceki yazılarına, videolarına bakın…
Ne olmuş, TV’de kendisine iftira atılmış O da ‘yedireceğim’ demiş.
Ya ne yapacaktı yani bir insan kendisine iftira atıldığında!?
Lince devam tabii…
Gerçek haberciler Yılmaz’ı savunurken, muhalefet ve iktidar trolleri gazeteciyi linç ediyor.
Bu bile size gerçekte ne olduğunu anlatmıyor mu?
Neyse,
Yılmaz Özdil ne demiş “Botokslu” demiş.
Yalan mı? Yok, doğru…
Ne demiş “Saçlarına Wax sürmüş”,
Yalan mı? Doğru..
Genel başkan seçildiğinde “İlk Kılıçdaroğlu’yla dalga geçen kadın spikeri aradın” demiş..
Yalan mı? Yok, doğru
“İktidar trolü ile sıkı fıkısın” demiş,
Yalan mı? Yok, doğru…
Yılmaz Özdil’in yanıldığı tek nokta ise şu:
Diyor ki Sayın Özdil, “Son seçimden CHP 1. Parti çıktı, e o zaman erken seçim istemelidir.”
Erken seçim istemediği için de eleştiriyor Sayın Özdil..
Doğru, demokratik ülkelerde bu şekildedir durum.

Ama Sayın Özdil’in yanıldığı ana nokta şudur:
Son seçimi CHP kazanmamıştır, AKP kaybetmiştir…
(Başarılı belediye başkanlarını ayrı tutmak lazım)

Erken seçim istememelerinin ana nedeni budur.
Çünkü,
bir daha seçim olsa
AKP emeklilere ve çalışanlara göstermelik de olsa seyyanen zam yaparsa seçim sonuçlarının CHP’ye hezimet olma ihtimali vardır.
Böyle bir durumda neden ‘erken seçim istesinler ki’…
Şimdi bekliyorlar ki
iktidar daha da kan kaybetsin.
Çünkü, kendi adları gibi eminler ki asla alamayacakları yerlerde seçim kazanmalarının nedeni tamamen ekonomik nedenler ve yandaşlara peşkeştir.
E, hazine tam takır olunca da iktidar vatandaştan bu yüzden okkalı tokat yemiştir.
Yılmaz Özdil’in tek hatası budur ve burada takılıp kalmıştır.
Unutmayın; erken seçim istemek yürek isteyen bir cesarettir.
Tıpkı, FETÖ terörü eserken ona karşı dimdik durabilmek gibi…

OC kaçar anam babam…
En Kalbi muhabbetlerimle…
Ben CAN; Orhan Can…

NOT:
Yağmur Atsız'ın bu şiiri de tüm gerçek gazetecilere armağan olsun...

Günlerimiz

Çözülen bir yün yumağı
Akıp giden günlerimiz
Mezar taşlarından suskun
Telaşsız, sessiz, sitemsiz.

Savrulan yapraklar gibi
Akıp giden günlerimiz
Cenaze törenlerinde
Telaşsız, sessiz, sitemsiz.

Bir suçluyu aklar gibi
Akıp giden günlerimiz
Sanki bir sır saklar gibi
Telaşsız, sessiz, sitemsiz.

Doğmayan şafaklar gibi
Akıp giden günlerimiz
Haksız ittifaklar gibi
Akıp giden günlerimiz.

Bir kitaba başlar gibi
Koşarken yavaşlar gibi
Ölen arkadaşlar gibi
Akıp giden günlerimiz.

Yazarın Diğer Yazıları