Yerden yere vurulan gazeteciler!

Televizyon programcısı Ersoy Dede, twitter mesajında dünkü yazımın İnternet sitesinde ve gazetede çıkan başlıklarının farklı olduğunu belirtip FETÖ'cülerin iddiasını gündeme taşıdığımı da iddia ederek, "Hangisi düzeltilmiş hali?" diye sordu. gazeteciler.com sitesinde de bu soruya dayalı olarak "Ersoy Dede, Arslan Bulut'u yerden yere vurdu" gibi garip ifadeler kullanıldı.

Ben gerçeği arayıp yazdığım için her zaman kendimden eminim. Bu bakımdan, benimle uğraşanlar, hep mahcup olmuştur! Ergenekon, Balyoz kumpasları sürecinde, manşetlerinden ve köşe yazılarından uydurma haberlerle sık sık beni hedef gösteren FETÖ'cüler veya destekçileri, foyaları ortaya çıkıp sonuç alamayınca, bana ait olmayan ama altına imza atabileceğim kadar beğendiğim bir yazıdan dolayı beni suçlamışlardı. Yazının sahibi sevgili Mehmet Ali Bulut çıkmıştı.

O FETÖ'cüler ve destekçileri, 15 Temmuz'dan önce veya sonra dünyanın dört bir tarafına kaçmak zorunda kalmış veya tutuklanmıştır. Kimin yerden yere vurulduğu ortadadır!

***

Bir defa her haberi, "FETÖ'cülerin iddiası" diye göstermek, gazetecilik değildir. Telefonumu 9 ay 10 gün dinledikleri için bugün FETÖ'cülerle dinleme davasında karşı karşıyayız. Kaydettikleri 4 bin 125 görüşmemin kasetleri, gazeteciler.com'un daha önce yazdığı gibi halen FETÖ'nün elinde bile olsa hiç önemli değil. Çünkü ben telefon görüşmelerimde de sağ ve sol omuzumdaki meleklerin kayıt yaptığı inancıyla konuşurum!

Ayrıca, FETÖ'nün "Dinlerarası diyalog ihaneti"ni, "Tevrat dipnotlu Kur'an meali"ni, "Hz, İbrahim Yolu" projesiyle, Şanlıurfa ile Kudüs arasında din turizmi yolu açmak isteyenleri gündeme getirdiğimde bu arkadaşlardan çıt çıkmıyordu. Hatta aralarında bu tür projeleri destekleyenler vardı. Üstelik FETÖ'nün liderine de "hocaefendi" diyor, toz kondurmuyorlardı! Çünkü o zaman FETÖ'den gelir elde ediyorlardı!

Şimdi hangi yüzle, tam 20 yıl, FETÖ konusunda kamuoyunu uyarmış bir gazeteciye sataşıyorlar?

***

Gazetede ve İnternet sitesindeki başlıkların farklı olmasına gelince... Bir gazeteye giren bütün yazılar, hukuki denetimden geçer. Bütün gazetelerde durum aynıdır ve bu da normaldir. Yazıişleri, "hukuki bir sorun çıkabilir" diye bir tespitte bulunursa yazarla görüşerek bazı ifadeleri değiştirmesini isteyebilir.

Aslında yazımda hukuki bir sorun yok; ben de hukukçuyum ama gazetemin sorun yaşamaması adına arkadaşlarımın uyarılarını dikkate almak durumundayım.

Bizdeki teknik uygulama ise şöyle: Gazeteye giren yazıların bir kopyası, İnternet sayfası için bir dosyaya atılır. Baskıya girmeden önce gazeteye giren yazıda bir değişiklik yapılırsa, İnternet dosyasına atılan yazıyı da değiştirmek gerekir. Yoksa iki farklı yazı ortaya çıkabilir. Arkadaşlar, bu farklılığı görerek, yayınlandıktan bir süre sonra İnternet'teki yazının başlığını, gazetedekiyle aynı duruma getirmiş. Hepsi bundan ibaret...

Bundan ne çıkar? Hiçbir yanlışını görmedikleri bir gazeteciye neden bu kadar öfkeliler?

***

Ben gazeteye, Yunus'un dergâha eğri odun taşımaması gibi, yanlış bir veri bulaştırmamaya çalışıyorum. Ve 16 Temmuz sabahı, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili canlı yayında yaptığım yarım saatlik değerlendirme neyse, yine aynı noktadayım.

Neler olup bittiğini herkes biliyor ama kimileri bazı verileri saklamaya çalışıyor. Oysa gerçekler de yalanlar da mutlaka ortaya çıkar.

Pakistanlı bilim adamı Pervez Hoodby'ın sözlerini hatırlatayım:

"Yapıcı bir değişiklik olması için gerçeklerin bütün açıklığı ile ortaya konulmasından başka çare yoktur."

Gazetecinin görevi işte budur!

Yazarın Diğer Yazıları