Yeni rejimin sembolü sular altında!

"Yeni rejim" diyorum çünkü uygulamaya konulan Cumhurbaşkanlığı sistemi, rejimi kökten değiştirmenin aracı olarak kullanılıyor. Oysa Türkiye Cumhuriyeti'nin kendisi, kurtuluş mücadelesi ile birlikte yeni bir rejim olarak doğmuştu. Yeni rejim, Türk kimliğine dayanıyordu. İşte başından beri, İslâm istismarıyla yıkılmak istenen budur. Türk tarihinin, Türk kimliğinin hakkından gelmeyi, Türkiye'yi Atatürk temelinden çıkarmayı hedefleyen, yerli İslâmcılardan önce, doğrudan doğruya ABD ve İngiltere'nin istihbarat servisleridir.

***

"Eski Türkiye" dedikleri, aslında Atatürk'ün "Yeni Türkiye Cumhuriyeti" diye tanımladığı Türk devletidir. Şimdilik "Yeni Türkiye" dedikleri devletin felsefesini ise CIA'nın ünlü Türkiye uzmanı Graham Fuller tespit etmiştir. Öyle ki Fuller de, "Yeni Türkiye Cumhuriyeti" diye bir kitap yazmıştır. Fakat Türk kimliğinde birleşen bir devlet değil, etnik unsurların Osmanlı örneğinde olduğu gibi Sünni temelde birleştirildiği bir federasyon tasarımıydı bu.

İşte AKP döneminde sahneye konulan veya icra edilen program budur. Zaten kullandıkları kavramları önce Fuller yazmıştır!

***

Atatürk, yeni devleti halkla birlikte ve Türk ordusuna dayanarak kurmuştu. Bu sebeple Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik Ergenekon, Balyoz ve Casusluk gibi operasyonlar yapıldı. Bunun için Türkiye'deki Amerikan Gladyosu'nun kurduğu ve devletin bütün kurumlarına yerleştirdiği FETÖ kullanıldı. Maksat hasıl olup rejim değişikliğine geçmek gerektiğinde de 15 Temmuz senaryosu sayesinde ilk adım atıldı. Türkiye, bir parti devleti haline getirildi.

Fakat partinin devlet kültürü yoktu. 17 yıl devleti idare etmek önemli bir tecrübedir ama ideolojinin esiri oldukları için kendilerini geliştirmediler. Zaten buna ihtiyaçları yoktu. Yıktıkları devletin yerine, aceleyle yenisini inşa etmeye çalışırken, aslında birkaç kişi dışında hiçbiri ne yapacağını bilmiyordu. Bu sebeple bütün işler, bütün organizasyonlar, bütün yatırımlar, emirle, talimatla sürdürüldü. Devlet, ancak ehliyet ve liyakat sahibi kadrolarla yönetilebilirdi ama aranan tek nitelik, lidere ve partiye bağlılıktı.

Sadık olan, emirleri tartışmadan, itiraz etmeden yerine getirenler ödüllendiriliyor, memursa amir, amirse müdür, genel müdür, milletvekili, belediye başkanı veya bakan yapılıyordu. İş adamı ise bütün ihaleleri, yüzde vermek kaydıyla kapatıyordu. Yeni sistemin kadroları, bu kadar kolayca "başarı" kazandığı için "Türk'süz bir Türkiye" tasarlandığını hissetse de buna aldırmıyordu.

***

Yeni rejimin meşruiyet kazanması, yeni köprüler, yeni yollar, yeni saraylar ve yeni havaalanları ile mümkün kılınmak istendi. Bunlar yapılırken, Atatürk adının her yerden silinmesine de özen gösteriliyordu. Fakat rejimi değiştirmek için acele ettiklerinden ve zaten kendilerini denetleyecek hiçbir kurum ve güç bırakmadıklarından, medyayı da ele geçirdiklerinden hiçbir eleştiriye, uyarıya itibar etmediler. Bu sebeple büyük hatalar yapmaya başladılar. Aslında, Pamukova'daki "hızlandırılmış tren kazası", "hızlandırılmış rejim değiştirme kazası" idi. Bu, büyük bir uyarıydı ama algılayamadılar. Benzer kazalar devam etti. Soma'daki maden faciası bile akıllarını başlarına getirmedi. Ankara'daki son tren kazasına kendilerinin sebep olduğunu bildikleri halde suçu yine ehliyetsiz görevlilere yükleyip kurtulmaya çalıştılar.

Ve açılışı yapılmış yeni havaalanını da çalıştıramıyorlar. Çünkü sıkı bir yağmurda bütün zemin sular altında kalıyor. Çünkü maliyeti azaltmak için kod farkını aşağıya çektiler. Neredeyse, yeni rejimin simgesi olan kobra yılanı şeklindeki kule bile "imdat" diyecek! Aslında sular altında kalan, yeni havaalanı değil, yeni rejim hevesleridir!

Yazarın Diğer Yazıları