Yangınların büyümesi ve bilinçli taksir!
Orman yangınları ile birlikte ortaya çıkan yönetim ve organizasyon hataları tartışılıyor. Orman yangınlarının sebebi her ne olursa olsun, tespit ve söndürme konusunda yaşanan sorunlar, bilinçli bir kastın sonucudur. Bu kasıt, iktidarın bütün Cumhuriyet kurumlarını ele geçirme ve onların faaliyet alanını ranta çevirme politikasıdır. Her ne kadar yalanlama tarzında resmî açıklanmalar yapılsa da Türk Hava Kurumu''nu, ihalede devre dışı bırakmak için beş tonluk su taşıma kapasitesi şartı koymak başka nasıl anlaşılabilir?
Türk Hava Kurumu''nun elindeki uçakların 4 ton 900 litre su taşıma kapasitesine sahip olduğunu bileceksiniz, söndürme uçağı bulunan başka yerli kurumunuz da olmayacak ama siz kendi kurumunuz değil yabancı kurumlar kazansın diye barajı yüz litre yukarı çekeceksiniz! Bu kasıt orman yangınlarına erken ve etkin müdahale edilememesinin ana sebebidir. İhaleye bu maddeyi koyanlar, Türkiye''nin ormanlarının yanmasına, can kaybına sebep olmuştur. Buna hukuk dilinde "Bilinçli taksir" denilir.
***
Türk Hava Kurumu''nun uzun süre başkanlığını yapan emekli hava General Erdoğan Karakuş, uçakların bakımının pahalı olduğunu, Ocak-Şubat aylarında yapılan ihalelerin kazanılması halinde bu yatırımın bir-iki ay içinde yani yangınlar başlamadan yapılabildiğini ancak ihaleye girilemeyince bakımların da yapılamadığını Halk TV canlı yayınında açıkladı. Üstelik kurumun son yöneticileri, orman yangınları konusunda tecrübeli pilotların işine son vermiştir. Bakanlığın veya Türk Silahlı Kuvvetleri''nin Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde bir yangın söndürme filosu kurması gerekirken, Cumhurbaşkanlığı için uçak filosu kurulmuştur! Yangın söndürme için ihaleyle üç uçak ve helikopterler kiralanmıştır. Kira ücretleri toplamıyla bile uçak filosu kurmak mümkünken bu yola gidilmemiştir. Üstelik helikopterler, pervanenin dönmesiyle çalıştığı, pervane de helikopterin altında hava hareketine sebep olduğu için söndürmek şöyle dursun, yanmakta olan kozalakları uzaklara fırlatarak yangının daha geniş bir alana yayılmasına sebep olmaktadır. Bu durumu Erdoğan Karakuş da belirtmiştir ama normal zekâya sahip olan herkes helikopterlerin yangını söndürmekte değil, ancak alevler arasında kalan insanları kurtarma çalışmalarında kullanılabileceğini düşünebilir.
***
Bütün bu organizasyon hataları yüzünden Türk Hava Kurumu uçakları hangarda beklerken, yurt dışından kiralanan veya yardım amacıyla gönderilen söndürme uçakları daha büyük ve düz arazide kullanılabilir olduklarından vadilerde 100 metre yukarıdan su bıraktıkları için, bıraktıkları su havadayken ısının etkisiyle buhar olmaktadır. Türk Hava Kurumu pilotları ise alevlerin 30 metre üstünden su bırakmaktaydı.
Kısacası, bu tablo iktidarın bilinçli taksirinin eseridir.
Cumhuriyet kurumlarına düşmanlık ve rant düşüncesi, felaketin bu kadar büyümesinin ana sebebidir.
***
Anadolu Ajansı, dün "Drone''lar orman yangınlarındaki hasar tespiti için havalanıyor" başlıklı Antalya kaynaklı ve Hatice Özdemir Tosun imzalı bir haber yayınladı.
Haberde, "Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, orman yangınlarında hasar gören yapıları Drone''lar aracılığıyla 3 boyutlu olarak tespit ediyor. İnsansız hava araçları, Antalya''nın Manavgat ilçesi Kalemler Mahallesi''nde hasar tespiti için havalandı. Yine yangının kontrol altına alındığı tüm mahalle ve bölgelerde havadan tarama çalışmaları aralıksız sürüyor" denildi.
Elbette bu faaliyet takdire değer... Bakanlığın, bütün ormanları, 24 saat dronlarla kontrol etmesi de teorik olarak mümkündür değil mi? Isıya ve ışığa duyarlı sistemler kullanılarak, yangınlar daha ilk kıvılcımda tespit edilebilir ve erken müdahale imkânı doğar...