Varsayıma dayalı sınır ötesi operasyon!
Erdoğan-Bush görüşmesinden çıkan tek sonuç, anlık istihbarat paylaşımı sözüdür. ABD, PKK hareketleri konusunda anlık istihbarat verecek, Türkiye de vuracak!
ABD, yanlış istihbarat verir de Türkiye, sivilleri bombalarsa fatura kime çıkar? ABD, Afganistan ve Irak’ta defalarca, düğün evlerini vurmadı mı? Sonra da “Yanlışlık olmuş” diye açıklama yapmadı mı? Türkiye, ABD’nin istihbaratına nasıl güvenir?
Nitekim Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ÖmerVehbi Hatipoğlu, ABD istihbaratının “yalan üzerine kurulu, yönlendirici ve sahte belgelere dayalı” olduğunu hatırlatarak “Bu sonuç, aslında Türkiye için bir tuzaktır. Türkiye, kendi güvenliğini ABD istihbarat raporlarına havale edemez” dedi.
* * *
Görüşmeden sonra Bush, PKK’nın finansal kaynaklarının kesilmesi üzerinde de durulduğunu belirtti. PKK’nın en büyük finansal kaynağı uyuşturucudur. Dünya uyuşturucu ticareti ise CIA’nın kontrolündedir. CIA, kendi gelir kaynağını mı kesecek?
Yine Bush, Türkiye’nin sınır ötesi operasyon yapması halinde meseleye nasıl yaklaşacağını soran gazeteciye, “Varsayıma dayalı sorulara cevap vermiyorum” karşılığını verdi!
Türkiye’nin sınır ötesi operasyon yapması, Bush’a göre bir varsayımdır!
Erdoğan, görüşmeden sonra heyecanlıydı ve “Parlamento, büyük bir çoğunlukla iktidarımıza yetki verdi” dedi. Bir uluslararası görüşme sonrasında “iktidarımız” kelimesi neden kullanılır acaba? “TBMM, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne yetki vermiştir” denilmesi gerekmez miydi?
Erdoğan, Ulusal Basın Merkezi’ndeki konuşmasında da, Doğu ve Güneydoğu’yu tek bir etnik grubun yaşadığı bir bölgeymiş gibi göstererek, “Benim partim bölgeden Kürt kökenli 75 milletvekili çıkarmıştır” dedi! Konuyu, Heyet Raporu programımıza denk geldiği için sıcağı sıcağına Yeniçağ TV’de ele alırken, Dr. Muhsin Kadıoğlu, “Sayın Başbakan, madem milletvekillerini etnik köken olarak sınıflandırıyor, Türk kökenli milletvekillerinin oranını da söyleyiversin” dedi. Tabii, biz, vatandaşlık itibarıyla hepsini Türk kabul ediyoruz ama Başbakan, her zaman Türklüğü bir etnik grup saydığına göre, bu soruyu sormak da hakkımız!
Erdoğan, meseleyi Türkiye’den daha fazla AKP açısından ele alıyor!
* * *
Ulusal Basın Merkezi’ndeki soru sorma yöntemi de bir garipti! Soranlar herhalde gazeteci değildi. Çünkü gazeteci, muhatabı karşısında iken yazılı soru sormaz! Sorulardan dişe dokunur olanı şöyleydi:
“Irak’taki Kürtlerin PKK’yı engelleyip engellemeyeceği konusunda onlara güvenebilir misiniz?”
Erdoğan, “ABD ve Irak merkezi yönetimi ile dayanışma göstereceğiz ve şu anda güvenmek zorundayım” diye cevap verdi! Kime güvenmek zorundaydı? Talabani ve Barzani’ye mi?
* * *
İstanbul’da, “asimetrik terör” konusunda düzenlenen “NATO Konsept Geliştirme ve Deneme Konferansı” nda konuşan Genelkurmay Eğitim Daire Başkanı Tümgeneral Yaşar Güler, “Terörizm küreseldir, terörle mücadele de küresel olmalıdır. Bir ülkede terör yapanlar, başka ülkede destek görürlerse terörizmin önlenmesi güçleşir. Teröristlerin, kullandığı silah ve patlayıcıları alması için paraya ihtiyaçları vardır. Bunun için de illegal yöntemlere başvururlar. Terörün önlenmesinde uyuşturucu kaçakçılığı, insan ticareti ve kara parayı aklamayla mücadele, en önemli ayaklardandır” dedi.
Mesele de çözüm de bundan ibarettir.
* * *
Biz, terörün Türkiye’ye yönelik küresel bir saldırı olduğunu, dolayısıyla bu saldırıya küresel bir strateji ile cevap verilebildiği takdirde başarılı olunabileceğini devamlı yazıyoruz. Saldırının küresel olduğu, Avrupa ülkelerinde polisin, terörü kınayan Türklere yönelik saldırgan tutumundan da anlaşılıyor. Türkiye’yi zayıf anında yakaladıklarını düşünüyor olsalar gerek ki polisleri bile tarihi kinlerini sergiliyor ve PKK’yı destekliyor!