Türk’ün evi temelden su alıyor!
Trabzon’un Maçka ilçesi Ocaklı köyünde bulunduğum sırada Hulki Cevizoğlu aradı ve bütün arkadaşlar gibi “Nerelerdesin?” diye sordu. Ben de köyde yapacak işlerim olduğunu, meselâ evin temelden su aldığını, çaresine bakmaya çalıştığımı söyledim Cevizoğlu, “İyi ama Türkiye elden gidiyor sen de ’bari evimi kurtarayım’ mı diyorsun?” diye takıldı... Tabii Türkiye elden giderse kişisel mülkiyetin de bir kıymeti kalmaz ama aslında evi kurtarmak için Türkiye’nin kurtuluşuna model olacak bir yöntem uyguladığımı söyleyebilirim...
Ev, taş üzerine oturmuş ve temel de bunun üzerine atılmış olmasına rağmen yola bakan ön yüzünden ve iki köşeden su alıyordu. Ev ile yol arasındaki 1,5 metrelik boşluğu da taşla kapatmıştık. Su, iki sıra perde betona rağmen IŞİD’in Türkiye’nin Suriye ve Irak sınırları boyunca yayıldığı gibi evin iki köşesinden sızıyor ve alt katın duvarlarına nüfuz ediyor, içeriden sıvalar dökülüyordu.
Çalışma sırasında gördük ki su, sadece eriyen kar birikintilerinden değil, su tesisatının girişinden de sızıyormuş! Su borusu toprak altında kaldığı için bir de sıcak yaz günlerinde orada bulunduğumuz için sızıntıyı fark edememişiz! Tıpkı Türkiye’nin bugünkü durumuna Suriye politikasının sebep olması gibi...
***
Konunun uzmanları ile konuştum hatta Fatsa’dan babası ve dedesini alıp ziyarete gelen inşaat mühendisi arkadaşım Emin Dindar’a da sordum. Yöntem şöyle: Evin etrafını temelin biraz altına inecek kadar kazıyorsunuz. Su alan duvarlara temelin altına kadar mepran denilen zift tabakasını yapıştırıyorsunuz. Temelin etrafında, bir metre genişliğinde bir güvenli bölge oluşturuyor ve altına yatak olarak çakıl seriyorsunuz. Çakılın üzerine, temelden 30-40 cm. uzağa keçe gibi bir maddeyle sarılı drenaj boruları yerleştiriyorsunuz. Sonra üzerini bu defa kalın bir çakıl tabakası ile örtüyorsunuz. Artık üzerine beton da dökebilirsiniz, taş da koyabilirsiniz. Böylece su, temelin altına kadar sızsa bile güvenli kuşağa eğim verdiğiniz için akıp gidecek ve artık eve zarar vermeyecektir.
***
Ben önce köyde Ali Hoca’nın yaveri Sezai ile birlikte evin etrafını kazma-kürekle açmaya çalıştım. İki gün içinde Sezai, ön cephede iki metre derine indi. Ben de evin bir kenarında, aşağıdan başlayıp yukarı doğru kazarak temeli buldum... Fakat baktık ki bu iş kazma-kürekle çok zaman alacak, amcaoğlu Mehmet, “kato” sunu getirdi. Yarım saat içinde evin etrafını açtı. Şimdilik evi kurtardık. Öyle ki bu uygulamadan sonra yağan çok şiddetli yağmurlara rağmen evin iç duvarları kurumaya başladı.
***
Peki Türkiye’nin etrafında önce PKK, sonra PYD ve nihayet IŞİD ile başlayan sızıntı nasıl durdurulacak?
Cumhuriyet’ten Barkın Şık’ın haberine göre TSK, Suriye sınırından içeride 10 kilometre derinliğindeki şeridi birinci derece askeri yasak bölge ilan edecek. Birinci derece askeri yasak bölgede, 200 metre aralıklarla, “yasak bölge” yazılı levhalar konacak. Gerekli görülen yerler dikenli tellerle de çevrilebilecek. Yani, Suriye sınırına mepran ve çakıl döşenecek!
Fakat bu uygulamanın sınırların içinde değil, dışında yapılması gerekirdi. Türkiye, 10 kilometrelik sınır şeridinde yerleşik olan veya tarımla uğrayan vatandaşını yerinden edecek..
Kaldı ki hükümetin AB baskısıyla Jandarmayı bir genel müdürlük olarak İçişleri Bakanlığı’na bağlamayı planladığı askerin buna karşı çıktığı da biliniyor. Üstelik, AKP iktidarı, daha önce aynı sınır şeridine mayın temizlemek bahanesi ile bir İsrail firmasını, yani MOSSAD’ı sokmak istemişti. Üstelik hükümetin planları arasında bir Sınır Güvenliği Teşkilâtı kurarak sınır denetimini TSK’dan devralmak da var.
Yine sızıntı Ankara’ya kadar ulaştı ki iktidar, PKK terör örgütü ile masaya oturduğu gibi terörist başını da “başmüzakereci” olarak tanıdı. Böyle bir ülkenin sızıntıyı durdurabilmesi için vatanın gerçek sahiplerinin, yani halkın, kişisel çıkarlarını bir kenara bırakıp, duruma bizzat müdahale etmesi gerekiyor. Yoksa herkes kendi evini bile kurtaramaz duruma gelecek... Görünen köy kılavuz istemez.