Türklüğün şifreleri!

Geçen yıl Antalya’da 10. Türk Dünyası Kurultayı sırasında karşılaştığım TRT program yapımcısı Servet Somuncuoğlu, büyük bir müjde vermişti.
Somuncuoğlu, çok iddialı bir söz söylemişti:
“-Arslan ağabey, Türklüğün şifrelerini çözdüm!”
Bu mesajı yazınca çok sayıda okurumuz aramış ve şifreleri açıklamamı istemişti. Sabırlı olmalarını TRT’de yayınlanacak programı beklemeleri gerektiğini söylemiştim..
İşte Türklüğün şifreleri bu akşam saat 22.30’da TRT-2’de “Karlı Dağların Ardındakı Sır” programında açıklanmaya başlanıyor. Beş bölüm halinde beş hafta yayınlanacak.

***

Somuncuoğlu, tarihin büyük fotoğrafını görmüştü. Bundan emindim.
Emindim, çünkü Somuncuoğlu’nun ilk araştırma gezisinde beraberdik ve o büyük fotoğrafın bir kısmını birlikte görmüştük! 2004 yılı idi.
Bizi bu geziye davet eden, Bursalı işadamı, değerli dost Turgay Tüfekçioğlu idi. Dil ve tarih teorilerini altüst eden 85 yaşındaki Kazım Mirşan’ı Kazakistan ve Kırgızistan’a gitmeye ikna etmiş ve konuya ilgi duyan arkadaşları ile bir araştırma gezisi düzenlemişti. Somuncuoğlu o sırada TRT İstanbul radyosunda idi. Geziye katılmak için yıllık izin alması gerekmişti.

***

Almatı’ya 160 kilometre mesafedeki Tamgalı Say denilen kaya resimlerini gördüğümüz ve bunları hem Kazım Mirşan’ın hem de Kazak bilim adamlarının değerlendirmeleri ile birlikte incelediğimiz zaman, önümüzde büyük bir ufuk açılmıştı.
Üstelik Altın Elbiseli Adam diye bilinen ve bir Türk prensine ait muhteşem elbiseyi bulan Bekin Nur Muhammedov ile de tanışmıştık.
Kırgızistan’da ise Türk işadamı Zafer Ersöz, bize Saymalı Taş’tan, at sırtında Türklerin göç yolları üzerinde sürecek bir yolculuk projesinden söz etmişti. Saymalı Taş, çok daha zor bir yerdeydi, Aladağların üzerinde 3600 metre yükseklikte karlı dağların ardındaydı. Ve yılın sadece 15 günü üzerinden kar kalkıyordu!
Üstelik Kazım Mirşan da devamlı Saymalı Taş’tan bahsediyordu.
Bu sırada, Azerbaycan Türklerinin ünlü yazarı Sabir Rüstemhanlı’nın Göktanrı adlı romanı yayınlandı. Kitabı bana eşi Tenzile Hanım hediye etmişti. Sabir Bey de mitolojik bir üslup içinde adını vermeden Saymalı Taş’ı anlatıyordu. Türk kağanlarının her yıl ziyaret ettiği, kurbanlar kestiği ve ibadet ettiği bir yerdi burası. Burada hem ata mezarları vardı hem de tarihin başlangıcından bugüne kayalara çizilen resimler, yani ilk yazılı anlatım biçimi vardı. Bu resimler önce tamgaya sonra harfe dönüşmüştü. Tamgaların her biri Türk tamgaları idi ve yazı da Türk yazısı!

***

Servet Somuncuoğlu’nun gönlüne bir ateş düştü. Atatürk’ün deyimiyle “Türklüğün unutulmuş medeni vasfını” , Kazım Mirşan’ın deyimiyle “Türk kozmolojisinin kökenlerini” belgeleriyle bulup, hem Türk hem dünya kamuoyuna sunmak!
Kazım Mirşan’ın 40 yılı bu araştırmalarla geçmişti.
Aslında 10 yıl önce dünyadaki Türk izleri ile ilgili benim de büyük bir projem vardı. Fakat başvurduğum hiçbir kişi ve kurumdan destek alamamıştım.
Somuncuoğlu, önce küçük adımlarla hareket etmeyi tercih ediyordu.
Projesini Kaptan Mustafa Can ve Yaşar Canca’ya açtı. Onlar da ellerinden gelen katkıyı sağlayacaklarını bildirdiler. 2005 yılı Temmuz ayında Servet Somuncuoğlu yine yıllık izninde Saymalı Taş’a gitti. Binbir güçlük içinde fotoğraflar çekti ve bu olağanüstü röportaj Atlas dergisinde yayınlandı.
Somuncuoğlu, bir proje daha yaparak TRT yönetimine sundu. Masrafların yarısını TRT, yarısını iki işadamı karşılayacaktı. Proje kabul edildi ve Somuncuoğlu, program yapımcısı olarak radyodan televizyona geçti.
Eski Türk tarihi profesörü, Çin dilini iyi bilen Ahmet Taşağıl ile temas kurdu. Taşağıl, program danışmanlığını ve araştırma gezisine katılmayı kabul etti.
Artık zamanda yolculuk başlıyordu.
Devam edeceğiz...

Yazarın Diğer Yazıları