Türkiye'yi kangren eden ilk enfeksiyon!
Sabah gazetesinden Yunus Emre Kavak'ın haberine göre İstanbul'da garsonluk yapan İsrafil Türkmen'in eline bir müşterinin kullandığı kürdan battı. Türkmen'in, enfeksiyon kapan eli her gün daha kötüye gidince ameliyat edilerek alçıya alındı. Türkmen 3 ay fizik tedavi gördü.
İsrafil Türkmen, yaşadıklarını anlatırken, "Ameliyat oldum. Enfeksiyonlu bölge temizlendi. Elim 1 ay boyunca alçıda kaldı. 25 gün süresince elimi doktorlarımın verdiği sıvıyla temizledim. Fizik tedavi gördüm. Yaklaşık 3 ay boyunca işime gidemedim. Bir kürdan hayatımı kâbusa çevirdi." dedi.
***
İnsan vücudu, mikroplu bir kürdanın batmasına böyle tepki verebiliyor. Peki bir ülke vücuduna mikroplu kürdan batarsa ne olur?
Meselâ, sırf ABD istedi diye Suudi Arabistan, Ürdün, Kuveyt ve Katar ile birlikte, Suriye'deki muhaliflere "eğit donat" adı altında alenen veya gizli askerî eğitim verirseniz, onlara "lojistik destek" ve silah sağlarsanız ne olur?
Ne olacağını hep birlikte gördük? Batılı istihbarat servislerinin örgütlediği teröristler, Türkiye'den geçerek Suriye'ye girdi, orada önce El Nusra'yı sonra IŞİD'i kurdular. Suriye'den Irak'a 900 kişi olarak hafif silahlarla geçip Türkiye'nin Musul Başkonsolosluğu'nu işgal ettiler ve Türk görevlileri aylarca rehin tuttular. Rehinelerin serbest bırakılması için cezaevindeki IŞİD'liler serbest bırakıldı ve iki üç bavul da para verildi! Oysa tek bir helikopter, teröristleri daha Musul'a gelmeden bertaraf etmeye yeterdi.
Ardından, ABD, IŞİD'e geçici olarak yol verdi. IŞİD ile mücadeleyi bahane olarak kullanarak da Suriye'nin kuzeyine askerî üsler kurdu ve yerleşti. PYD/YPG'yi, "kara kuvvetleri" olarak kullanarak silahlandırdı. Öyle ki Türkiye'yi bile PYD/YPG'nin Kobani'deki IŞİD'e karşı mücadele etmesine destek vermeye mecbur ettiler.
PYD/YPG yani PKK'nın Suriye kolu, bölgeye hâkim olunca yerli halkı evlerini basmak ve öldürmek suretiyle korkutarak Türkiye'ye doğru sürdü. Suriye'nin sürdükleri ile birlikte içinde teröristler de bulunan milyonlarca insan, Türkiye'ye kabul edildi. İktidar, "ensar-muhacir" edebiyatı ile halkın çoğunluğunu ikna ederek, Türkiye'nin nüfus yapısını değiştirdi.
Yani Türkiye'yi bu politikayla kangren ettiler!
***
Son olarak Katar'da, Türkiye-Rusya-Katar Üçlü Dışişleri Bakanları Toplantısı'na katılan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Türkiye, Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunmaya, sivilleri korumaya ve terör örgütleriyle savaşmaya devam edecek" dedi.
Kimse "Madem Suriye'nin toprak bütünlüğünü koruyacaktınız, neden Suriye'yi parçalamak için bu ülkedeki muhaliflere lojistik destek ve askerî eğitim verdiniz?" diye sormuyor!
Üstelik Çavuşoğlu, Esat yönetimini kastederek, "Rejim, siyasi sürece yanaşmıyor" diye de yakındı.
Türkiye'ye de siyasi çözüm dayatılmıştı! AKP iktidarı uzunca bir süre bu politikayı takip etti. Oslo'da dayatılan bu süreci durdurması için iktidarı kaybetmesi gerekti! Yeniden iktidar olabilmek için erken seçimle birlikte terörle mücadele başlatmak zorunda kaldılar.
***
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da "Astana ve Soçi'deki siyasi sürecin alternatifinin olmadığı konusunda ortak anlayışa sahip olduğumuza dikkat çektik" dedi ve toplantıda üç ülkenin "Suriye'nin komşularını da tehdit eden Suriye'deki ayrılıkçılık girişimleriyle" mücadele etme konusunda mutabakat sağladığını söyledi.
Lavrov, aslında "Suriye'deki enfeksiyon büyüyor, yayılıyor ve Türkiye dahil komşu ülkelerde kangrene dönüşüyor" demiş olmuyor mu?
Bu arada Sputnik yazarı Amur Gadjiev'in yazısına göre ABD'nin, Türkiye'nin Pakistan'a yapmayı planladığı savaş helikopteri satışını engellemesini değerlendiren Rus askerî uzman Kostikin, "ABD, güçlü değil, kontrol edilebilir Türkiye görmek ister" dedi.
Tıpkı Türkiye'nin Suriye politikasındaki ABD kontrolü gibi değil mi?