Türkiye’nin düze çıkış yolu var mı?

Milli Merkez oluşumunun genel sekreterliğini yapan Haluk Dural diyor ki “AKP’nin yaklaşan ekonomik krizle gideceği beklentisi doğru değildir. Seçim sonuçlarından sonra ABD resmî açıklamaları, ABD’nin RTE ile devam edeceği yönündedir. ABD’nin RTE’den istediği 2 görev vardır:
1- Suriye ile bir savaş durumu yaratmak,
2-Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Kürdistan devleti inşa etmek.”
Dural, “Bu amaca ulaşana kadar ABD, Türkiye’ye sıcak para akışını sürdürecektir. AKP verilen görevleri yerine getirene kadar, Batı’daki ekonomik kriz Türkiye’ye yansıtılmayacaktır.
Türkiye, Suriye ile sınırlı bir savaşa tutuştuğunda yaşanacak toz duman içinde Kürdistan inşaası kolaylaşacak, itiraz edenler olağanüstü hâl yasaları ile kolayca bertaraf edilecektir. Bu oldu bittilere büyük halk hareketleri ile direnildiğinde ise ülkemizi bir iç savaş beklemektedir” uyarısında bulunuyor.

***

Meselenin kendisi kadar vahim olan bir başka gerçek ise bu genel manzara karşısında Türkiye’nin siyasi umudu olması gereken CHP ve MHP’nin, ciddi bir sonuca ulaşamamasıdır.
Üstelik 2002’den beri her seçimi, ABD’nin verdiği siyasi programı uygulayan AKP kazanmakta, CHP ve MHP, tek başlarına veya birlikte bir iktidar alternatifi oluşturamamaktadır. Onlara biçilen rol, belki de tam da bugünkü konumlarıdır!
Kişisel ekonomik kaygılarını bir kenara bırakarak milletin istiklâlinden endişe etmekte olan insanlar, böyle bir tehdide karşı ne yapmalıdır? Her seçimde, belli bir partinin oyunu artırmaya çalışmak, yürüyüş yapmak, protestoda bulunmak, İnternet’te düzenlenen kampanyalara bir tıklama ile destek vermek yetmiyor... Çünkü bu çabalar, küresel projeleri uygulayan iktidar partisi karşısında sonuç getirmiyor.

***

Peki neden böyle oluyor? Sebebini Allah söyletiyor!
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez diyor ki, “Üzülerek belirtmek isterim ki bugün dindarlığımızın içtenliği azaldı. Dini hayatta bile yüzeysellik ve görsellik yüceldi. Söz düştü, imaj yükseldi. Bizim (Kutlu Doğum Haftası) programımız da bunun bir göstergesi olmuştur. Dil, ırk, mezhep, grup ve siyasal tercihlerle kamplara bölünmek ve çatışmanın derinleştirilmek istendiği, vahdetten, birlikten ve beraberlikten bahsetmenin bile anlamını yitirdiği bir dönemdeyiz.
Kur’an bize ‘ancak inananlar kardeştir’ diyor, biz ise başkalarının elindeki silahlarla kardeşlerimizi öldürüyoruz. Kur’an bize ‘Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, tefrikaya düşmeyin’ diyor, biz ise elimize aldığımız iplerle boğacak insan bulmak için suni tefrikalar vadediyoruz. Sevgili peygamberimiz bizden yardımlaşmayı, dayanışmayı, rızkımızdan infak etmemizi istiyor, biz ise kardeşlerimiz açlıkla yoklukla pençeleşirken mal ve servet biriktirerek güç elde ediyoruz. Kur’an bizden akletmemizi, bilgili ve hikmeti elde etmemizi istiyor, biz ise başkasının bilgisiyle yetinerek, akıllarımızı başkasına teslim ederek insanın bu yolla istismarına seyirci kalıyoruz. Kur’an ‘emaneti ehillere verin’ diyor, bizler ise ehliyete ve liyakate bakmaksızın mensubiyet duygularıyla adam kayırıyor, nüfuz kullanıyor pek çok kimsenin hakkına ve hukukuna tecavüz ediyoruz.”

***

Şimdi böyle bir dönemde, büyük bir uyanış ve diriliş başlatılabilmesi için toplumun bu yönde bir talepte bulunması gerekiyor.
Umut şu veya bu siyasi partide değil umut herkesin kendi vicdan muhasebesini yapmasını sağlamakta...
Herkes kendisine, “AKP’ye, CHP’ye, MHP’ye veya BDP’ye oy verirken ben ne talep ediyorum?” diye sormalı!
Kendimize veya yakınlarımıza çıkar talep edersek bunu elde edebiliriz!
Ekmekle birlikte adalet talep edersek adaletle, özgürlük talep edersek özgür bir ortamda, milletçe emperyalist boyunduruktan kurtulmak istiyorsak şerefimizle yaşarız. Ancak böyle bir itici güçle yeni bir siyasi dalga oluşturulabilirse Türkiye düze çıkar...

Yazarın Diğer Yazıları