Türkiye’nin cenaze namazı!

Soma faciasında iktidar, basın veya genelde medya nasıl bir sınav verdi? Tayyip Erdoğan, hükümetin denetim sorumluluğunu sırtından atmak için “Yaşananlar maden işçiliğinin fıtratında var” dedi. Soma’ya gidince bu sebeple halkın tepkisiyle karşılandı ve markete sığınmak zorunda kaldı! CHP İstanbul Milletvekili İhsan Özkes, bu durumu, “AKP suçu Allah’ın üstüne atıyor. Tabiri caizse faturayı Allah’a kesiyor” diye özetledi.
Erdoğan, sığındığı markette, bir iki vatandaşla tartıştı, birinin yakasına sarıldı, diğerini tokatladığı söyleniyor. Tokadı yiyen vatandaş, “istemsiz bir harekette bulunarak vurduğunu sanıyorum” gibi bir açıklama yaptı. Doğrudur, korku insana istemsiz hareketler yaptırır! Korku, 10 yaşındaki çocuğu bile tehdit olarak gösterir!

***

Asıl korku, facianın, hükümeti de önüne katabilecek olaylar zincirini başlatacak derecede büyük olmasından kaynaklanıyor. Hüseyin Çelik bunun için tekme-tokadı yalanlıyor, yandaş basın bunun için gerçekleri gizlemeye çalışıyor!
Enis Berberoğlu, yandaş medyanın en çok satanına, “Orada gazeteci var mı?” diye soruyor. Gazetecilik öyle bir meslektir ki herhangi bir güç önünde diz çöktün mü, kendiliğinden buharlaşır gider. Artık diz çöken kişiye gazeteci denilemez!
Peki ne denilir? Türkiye’nin yetiştirdiği en saygın diplomatlardan biri olan eski milletvekili Onur Öymen, Remzi Kitabevi’nden çıkan “Bir Propaganda Silahı Olarak Basın” adlı eserinde, dünyada ve Türkiye’de sansür, baskı ve yönlendirmeyi inceledi. Basını kullanmak deyince Hitler ve onun Propaganda Bakanı Goebbels’in yöntemlerini de ele aldı.
Onur Öymen diyor ki, “Goebbels, 29 Mayıs 1933’te gazetelerin genel yayın müdürlerini toplar. Onlardan istediği açıktır: Basın, ilkelerde tam bir birlik içinde olacaktır. Ancak ayrıntılarda farklı görüşler olabilir. ‘Gazeteler hükümetin dilediği gibi çalacağı bir piyano gibi olmalıdır’. Birkaç yıl sonra bu piyanoda Almanya’nın cenaze marşı çalınacaktır.”

***

Hitler hükümeti, düşman olarak Yahudileri seçmişti. Aslında maksat, Yahudileri Avrupa’dan kaçırarak İsrail’i kurdurmaktı ya işin bu yönü ayrı bir konudur.
Tayyip Erdoğan da kendisine her zaman bir düşman yaratıyor! Önce ulusalcılara karşı savaş açtı. Bu savaş içinde Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk davaları gibi birkaç muharebe kazanınca, kavramın aslına da hücum etti, her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına aldığını ilân etti!
Bu konularda en büyük destekçisi olan cemaati de düşmanlaştırdı. Kimseyle paylaşmak istemediği iktidarını korumak için cemaatin medya gücünü ayakta tutan ekonomik kaynakları kesmeye başlayınca kavga koptu. Bu arada kendisi de ihale verdiği şirketlere salma salarak 630 milyon dolarlık bir havuz oluşturmuştu. Bu parayla, Sabah’ı teslim alacaktı ama telefon kayıtları yayınlanıp evinde, sıfırlandıktan sonra 30 milyon euro kaldığı anlaşılınca garip bir durum ortaya çıktı.

***

Böyle büyük skandallara rağmen, iktidar, medya gücü sayesinde kendisini hâlâ güçlü gibi gösterebiliyor. Oysa iktidarın devrilmesi pamuk ipliğine bağlıdır. İktidarın gücünü yitirmesinin sebebi, dilediği gibi çalacağı bir piyano, yani medya oluşturmasına rağmen, yolsuzlukta suçüstü yakalanması ve Türk Milleti’nin kimliğine, tarihine de meydan okuyarak, başka devletlerin Türkiye’yi de parçalamayı kapsayan projelerinde eş başkanlık üstlenmesi, yani alenen milletin aleyhine çalışmasıdır.
Millet bunu kısmen görmüştür. Bu oran birkaç puan daha artarsa, iktidarı milletin elinden kimse kurtaramayacaktır. Yoksa bu kadro, Türkiye’nin cenaze namazını kıldıracaktır!

Yazarın Diğer Yazıları