Türkiye'de Türkoloji çalışmaları
Türkiye'de Türkoloji çalışmalarının başlangıcı 19. yüzyılın ortalarına kadar gider. Bu yazımda Türkiye'deki çalışmaların tarihçesini verecek değilim. Bunun için okuyucular, Türk Lehçeleri Grameri adlı esere yazdığım giriş yazısına bakabilirler.
Bu yazıda, son 30-40 yılda Türkiye'deki Türkoloji'nin başarılarından genel çizgileriyle söz edeceğim. İlk cümle olarak Türkiye Türkologlarının muazzam bir başarıya imza attıklarını söyleyebilirim.
Türk bengü taşlarından 20. yüzyılın başlarına kadar süren ve çeşitli kollara ayrılan tarihî Türk lehçelerine ait yüzlerce metin Türkiye Türkologları tarafından okunmuş ve ilmî olarak yayımlanmıştır. Köktürk harfli metinler, Eski Uygur metinleri, Kutadgu Bilig, Dede Korkut Kitabı gibi önemli metinlerdeki okuma ve anlamlandırma sorunları üzerinde pek çok çözüm makalesi yayımlanmıştır. Türkiye Türkologları artık Moğolistan'a, Sibirya'ya ve Çin'e giderek Köktürk harfli metinleri yerlerinde incelemektedirler.
Bugünkü Türk lehçelerinin gramer ve sözlükleri üzerinde Türkiye'de yapılan çalışmalar, lehçeler arası karşılaştırmalar, çeşitli Türk lehçelerinden aktarmalar bir kütüphane oluşturacak seviyeye ulaşmıştır. Bugün ülkemizde, Çuvaşça, Yakutça, Tuvaca gibi en uzak lehçeler dâhil her Türk lehçesi için birden fazla uzman yetişmiştir. Lehçelerle ilgili çalışmalar onların edebiyatlarına kadar uzanmış, Türk Dünyası'ndan pek çok edebiyatçı ve eserleri üzerinde incelemeler yapılmıştır.
Anadolu ve Rumeli ağızları üzerindeki çalışmaların sayısı çok artmış, incelenmemiş bölgeler çok az kalmıştır. Ağız çalışmalarında binlerce sayfalık metin derlenmiş ve bu metinler üzerinden her ağzın ayrı ayrı gramerleri yazılmıştır. Şimdi sıra Türkiye'nin ağız atlasını yapmaya gelmiştir.
Eski edebiyatımızın birinci sınıf şairlerinin tamamı incelenmiş ve eserleri ilmî olarak yayımlanmıştır. İkinci, üçüncü sınıf şairler üzerinde de bir hayli çalışma bulunmaktadır. Eski edebiyatın tahlil, tenkit gibi alanlarına da girilmiş ve bunlarla ilgili çok önemli incelemeler yayımlanmıştır.
Tanzimat'tan günümüze ulaşan Yeni Türk Edebiyatı üzerinde yüzlerce doktora tezi yapılmıştır. Şairler, yazarlar ve eserleri incelenmiş, yorumlanmıştır. Edebiyat tarihi, tenkit, metin incelemesi gibi alanların her biri kendi yöntemleri ve farklı yaklaşımlarla ele alınmıştır.
Türkiye Türkolojisi, halk edebiyatı dalında da devasa bir kütüphane yaratmıştır. Halk edebiyatının destandan ağıta kadar bütün türlerine ait malzeme toplanmış ve yayımlanmıştır. Üstelik bu malzeme Türkiye ile de sınırlı değildir. Türk Dünyası'nın destanları, masalları, halk şiiri ile ilgili pek çok çalışma bulunmaktadır.
Başlangıçtan günümüze ulaşan ve üç kıtada cereyan eden muazzam Türk tarihiyle ilgili çalışmaları izlemek neredeyse imkânsız hâle gelmiştir. Bir yandan ana kaynaklar ilmî usullerle yayımlanmış, bir yandan yabancı dillerdeki belge ve kaynaklara dayalı araştırmalar yapılmış, bir yandan da önemli yabancı kaynaklar Türkçeye çevrilmiştir. Siyakat yazısı denilen kargacık burgacık yazıyla yazılmış yüz binlerce belge de tarihçilerimizin elleri altındadır. Arşivlerdeki bu belgelere dayalı sosyal tarih araştırmalarında da bir hayli yol alınmıştır. Tarihimizin kaynak dilleri olan Çince, Farsça, Arapça, Rumca, Rusça, İtalyanca gibi dilleri bilen pek çok uzmanımız vardır.
Türk dili ve edebiyatı, tarihi alanlarında onlarca ilmî ve hakemli dergi yayımlanmakta ve bu dergilerde çok ciddi araştırmalar yer almaktadır.
Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Atatürk Kültür Merkezi, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, üniversitelerdeki Türkiyat/Türkoloji ile ilgili enstitüler yüzlerce yayın yapmaktadır. Akademik kuruluşlar yanında birçok özel yayınevi de ilmî araştırmaları yayımlamaktadır. Çünkü dil, tarih, edebiyat gibi konular sadece akademik çevreleri değil, geniş okuyucu kitlesini de ilgilendirmektedir.
Şüphesiz daha pek çok eksikler vardır ve şüphesiz çalışmaların hepsi aynı kalitede değildir. Fakat Türkiye'de son 30-40 yılda oluşan Türkoloji kütüphanesi asla göz ardı edilemez. Fuat Köprülülerin, Zeki Velidî Toganların, Reşid Rahmeti Aratların, Abdülkadir İnanların mirası büyük bir canlılıkla yaşamaya ve gelecek nesillere aktarılmaya devam ediyor.