Türkçüler Turancıdır
Türkçüler, Türk deyince sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını düşünmez. Dünyanın neresinde olursa olsun Türk soyundan olan veya Türk dilinin kollarından biriyle konuşan bütün insanları Türk olarak düşünürler. Bu düşünüş tarzı, Türkçüleri ister istemez Turancı yapar.
Türkçüler, kendileriyle aynı soydan olan, kendileriyle aynı dili konuşan bütün Türklerin iyiliğini isterler. Dünyanın neresinde olursa olsun hiçbir Türk'ün zarar görmesini, sıkıntı çekmesini istemezler. Tutsak olan, vatanlarından uzakta bulunan, işkence ve zulüm altında ıstırap çeken Türkler için üzülürler. Türkçüler, tutsak Türklerin bağımsız ve müreffeh olmasını isterler. Bu, Turancılığın birinci basamağıdır.
Bütün Türklerin birlik olması da Türkçülerin istekleri arasındadır. Birlikten kuvvet doğduğuna inanırlar. Dünyanın, başta komşu ülkeler olmak üzere diğer ülkelerin ve Türk devletlerinin şartlarını dikkate alarak nasıl bir birliğe doğru gideceklerini düşünürler. İktisadi ilişkiler, kültürel ilişkiler, eğitim ilişkileri… Şartlara göre hangi yolun daha güvenli, daha sağlam ve daha fazla sonuç alıcı olduğunu hesap ederler; adımlarını ona göre atarlar. Son hedef, bütün Türklerin aynı siyasi çatı altında toplanmasıdır. Bu da Turancılığın ikinci basamağıdır.
Turan kurulunca iş bitmez. Siyasi birliğin yani Turan'ın sürekliliğini sağlamak da gerekir. Bunun için bütün Türklerin her bakımdan güçlü olmaları şarttır. Önce manevi güç. Her Türk, Turan denilen mutlu geleceğe ve bunun sürekli olacağına inanmalıdır. Bu inancı ruhlarında hissetmeli ve bu imanla çalışıp yükselmelidirler. Atatürk'ün "Türk, öğün, çalış, güven!" sözünün anlamı budur. Türkler yaratılışları ve tarihleriyle övünecekler, kendilerine güvenecekler ve bu güvenle çalışacaklardır. Manevi güç, işte bu azim ve inançtır.
Ruhlardaki manevi güçten sonra donanım gelir. Her Türk, bilgi ve kültürle kendini donatacaktır, donatmalıdır. Bilgi ve kültür olmadan hiçbir şey olmaz. Kişiler, ancak bilgi ve kültürle manevi bir varlık hâline gelirler, insan olurlar.
Bilgili ve kültürlü Türk ne kadar çok olursa bilim ihtiyacı da o kadar derinden hissedilir. Bağımsız Türk devletlerinin yükselmesi için de, birleşebilmeleri için de, Türk birliğinin sürekliliğinin sağlanması için de bilim şarttır. Bilimde birinci olan ülke dünyayı yönetme hakkına sahip olur. Her Türk'ün tek tek bilgi ve kültürle donanması, Turan ülkesinin de bilimde öncü olması, bu sayede Turan'ın sürekliliğinin sağlanması da Turancılığın üçüncü basamağıdır.
Bilgi ve bilimde yükselmenin sonu yoktur. Bilimdeki gelişmeler kıyamete kadar devam edecektir. Türkçülerin hedefi, bilimdeki gelişmelerde öncü olmak, böylece Turan'ın kalkınmış ve müreffeh bir ülke olmasını sağlamaktır.
Turan bir cennet olmalıdır. Turan'da yaşayan hiçbir insan yoksul olmamalıdır. Turan'ın, yoksulu kalmamış varlıklı Türkleri en iyi ve güzel hayat şartlarında yaşamalıdırlar. Turan'ın ormanları, yaylaları, dağlarının karlı yamaçları, dereleri, gölleri, mavi denizlerinin kumsalları cennetten köşeler olmalıdır. Türkler, bu cennet köşelerinde yüksek kültür ve sanat ürünleriyle yaşamalı, eğlenmeli, hep birlikte şarkılarını, türkülerini söylemelidirler.
Turan'ın müzeleri, Turan'ın üç boyutlu film ve dizileri, Turan'ın resim ve heykelleri, Turan'ın opera ve senfonileri, Turan'ın şiir, roman ve destanları yalnız Türklerin değil bütün insanların ruhlarını coşturmalıdır. Bu bir kızıl elmadır ve tarih boyunca Türkler, büyük oldukları zaman kızıl elmanın peşinde koşmuşlardır.
Turan'ın üçüncü basamağına Türk'ün kızıl elması da diyebiliriz. Bütün insanların sevinç ve mutluluk içinde yaşayacağı bir cennet.
Bazı okuyucuların, Türkiye bu durumdayken bunları nasıl hayal edebiliriz, diye sorduklarını hisseder gibiyim. Dünyanın asla yerinde durmadığını, 1989'da Berlin duvarının yıkıldığını, Doğu Bloku ülkelerinin Moskova'dan koptuklarını, Sovyetlerden yirmi, Yugoslavya'dan sekiz, Çekoslovakya'dan iki ülke çıktığını, Sovyetlerden çıkan beş ülkenin Türk cumhuriyetleri olduğunu, iki Almanya'nın birleştiğini ve bütün bunların son otuz yıl içinde gerçekleştiğini unutmayalım. Dünya değişiyor, biz niye değişmeyelim?
Değişmeyi olumluya yönlendirmek bizim elimizdedir. Gelişmek için de inanmak ve hayal etmek şarttır.