Türk mitolojisi yaratıkları yazı dizisi 1

Türk mitolojisindeki tanrı ve tanrıçaların ardından bu serimizde de mitolojimizde yer alan yaratıklara yer vermeye çalışacağım.

Yunan, Roma, Mısır ve İskandinav mitolojisi gibi Türk mitolojisi de yüzyıllardır kültürümüzün bir parçası olmuştur.

Türk mitolojisi dünyada pek bilinmese de zengin çağrışımlara sahiptir, ancak ne yazık ki Türkler arasında bile hak ettiği değeri kazanamamıştır.

Bu yazı dizisinde göreceğiniz yaratıklardan bazılarını mutlaka duymuşsunuzdur, ancak çoğunu ilk kez öğreneceğiniz kesin.

GÖK KURT

Gök Kurt ve Ak Geyik gökte doğmuşlardır. Kurt sürülerini idare eden kurtlara gök kurt, geyik sürülerini idare eden geyiklere gök geyik denir. Bazı Türk halkları, soylarının, kurttan bazıları geyikten türediğini kabul eder. Cengiz hanın ilk ataları gök kurt ve dişi bir geyiktir. Gök kurt Türk mitlerinde özel bir yere sahiptir, öyle ki Türkler kendilerine “göksel Türkler” anlamına gelen “Kök Türk” adını vermişlerdir.

EBEDE

Ormanın ruhu. Tatar mitolojisinde yaşlı bir kadına benzeyen masum bir ruhtur. Äbäda ayrıca Sibirya halklarının mitolojilerinde temsil edilmektedir. Ormanın kuşlarını, ağaçlarını ve hayvanlarını korur.

KAYBEREN

Kırgızlara özgü bir yaratık olan Kayberen, dağlarda yaşar ve geviş getiren hayvanları koruyup gözetir. Hayvanların çoğalmasını sağlayan Kayberen, eğer sinirlenirse bu hayvanları telef edebilir.

TULPAR

Tulpar’ın genelde tek renk beyaz veya siyah bir at olarak betimlendiğini görebiliriz. Bu kanatlı at Kuday (Tanrı) tarafından yiğitlere yardımcı olması için yaratılmıştır. Dünyanın en uzun destanı ünvanını taşıyan Kırgızların Manas Destanı’nda, Manas savaşçılarının sürdüğü, kanatlarıyla rüzgardan hızlı koştuğu söylenilen efsanevi bir attır. Başkurt inançlarına göre kanatlarını hiç kimse göremez. Tulpar kanatlarını yalnızca karanlıkta, büyük engelleri ve mesafeleri aşarken açar. Eğer Tulpar’ın kanatları birisi tarafından görülürse atın kaybolacağı inanışı yaygındır.

Yine bir kültür etkileşimi sonucu Tulpar’ın Yunan mitolojisindeki Pegasus ile benzerlik gösterdiğini görebiliyoruz. Hatta neredeyse aynı işlevde kullanıldığını bile söyleyebiliriz.

GRİFFON

Griffon veya Griffin olarak bilinen bu yaratık aslan gövdesine sahip kanatlı devasa bir hayvandır. Bazı yerlerde kafasının ve gövdesinin tamamen kuş şeklinde olduğu da söylenir. Farklı betimlemelerinde hayvanın dört ayağının da aslan ayağı veya kuş pençesi olduğu görülebilir. Pençelerinde kolaylıkla insan, at ve hatta fil taşıyabilecek kadar büyüktürler.

Anlatılara göre Griffonlar son derece cesur ve gururlu hayvanlardır. Genel olarak bakıldığında Griffonlar hazine koruyucuları olarak karşımıza çıkar.

Görenlere şans ya da mücadeleci bir ruh getirdiklerine inanılır. İnsanlarla iyi anlaşırlar, hatta onların yanında savaştıkları da söylene söylene günümüze kadar gelmiştir. Griffonlar ayrıca Yunan, Çin, Orta Asya ve Macar mitlerinde de yer alır.

SEMRÜK BÜRKÜT

Yakutlar çift başlı kartala “öksökö kuşu” derler. Türkçe “bürküt” kartal demektir. Bakır tırnaklıdır, sağ kanadı ile güneşi, sol kanadı ile ayı kaplar. Ona gök kuşu da denir. Büyük kartallar için Bürküt kelimesi kullanılır.

Çift başlı kartallar, gök direklerinin veya kayın ağacının tepesinde tasvir edilir ve tanrı Ülgenin sembolüdür. Çift başlı öksökö kuşu gökten yıldırım indirir.

Başkurt efsanesinde “Semrük” adındaki kuş iki başlı kartaldır. Bu başlardan biri insan başı olarak da düşünülür.

Türk mitolojisinde, ay ve güneşi pençeleriyle tutan doğanlar görülür. Tuğ’lar bir boz doğan ile birlikte gökten düşmüştür. Tanrıya açılan göğün kapısını çift başlı bir kartal bekler ve tanrının sembolüdür. Bu kartallar gökten yıldırım indirir.

Türk mitolojisinde çift başlı kartallar ve gün ve ay simgeleri ying ve yang sembolüdür. Çinlilerin ying-yang sembolü olarak tasvir ettikleri kozmos ve kozmosun dönüşünü, Türkler karşılıklı iki hayvan yada kartal koymak suretiyle ifade etmişlerdir. Bu sembolik hayvanların döndükleri merkez, yer ve göğün ortasıdır. Türklerin Yaruk-Kararıg ilkesini, göğü anlatan yuvarlak plakalara sarılmış siyah ve beyaz kartallar temsil eder.

BÜRKÜT ATA

Bürküt Ata, Türk, Altay ve Moğol mitolojilerinde Kartal Tanrısı olarak bilinmektedir. Bürküt Ata, yeniden doğuşu, sonsuz yaşamı, ölümsüzlüğü, güneşin doğuşunu sembolize etmektedir. Ateşi, sıcaklığı ve hasat mevsimini çağrıştırması ile bilinir. Bütkü Ata, Kartal Ata ve Sakalarda Hotoy Ete olarak da farklı isimlerle bilinmektedir.

ARÇURA

Arçura Orman canavarıdır. Genelde bir erkek olarak görülen bu canavar, büyüklüğünü bir çimde yapabilir uzun bir ağaçta yapabilir.

TEPEGÖZ

Tepegöz Kaf dağında yaşar çoban ve peri kızının evliliğinden doğar. Annesi dişi bir Alageyiktir. Tepegöz su üzerinde yüzen başı gözü belirsiz bir ciğere benzetilir. Tepegöz bazen dişi bazen erkektir. Tepegöz tek gözlüdür. Tepegöz’ün parmağındaki yüzüğü annesi takmıştır.

Altay Türk destanlarında devlere yelbegen denir. Yelbegen insan biçiminde, çok büyük, üç yedi veya on iki başlı siyah ve sarı renklidir. Güneş ve ay tutulması devlerin yemesi olarak tanımlanır. Türk destanlarında devler atların düşmandır.

Demir yelbegen karaçam boylu, kara atlı ve çokmarlıdır.(çokmar hayvan başlı sopa veya gürz asa sopa) Büyük kulaklı devler ise yeraltındadır. Dev anası denen dişi devler de vardı. Alt dudağı yerde üst dudağı gökte olan devler Anadolu Türk masallarında sık kullanılan bir motiftir.

GULYABANİ

Devasa boyu, uzun sakalları ve asalı olan Gulyabaniyi hepimiz Süt Kardeşler filmi ile tanımış olsakta Türk mitolojisinde önemli bir yeri vardır. Gulyabaninin ayakları ters, vücudu kıllı ve kötü kokuludur.

HINKIR MUNKIR

Göbeği yarık olan hınkır munkır bu yarıkta çocuğunu taşır. Halk hikayelerinde kötülüğü ile bilinen yaratıktır. Yakaladığı insanları önce boğup ardından yiyen bir canavardır. İnsana benzerliği ile dikkat çeker.

MERKÜT

Türk, Altay ve Moğol mitolojisinde efsanevi kartal olarak bilinen Merküt, devasa bir kuş şeklinde olabilirken bazende tanrı veya tanrıça olarak görünür. Altay efsanelerinde gök yolculuğuna çıkan kamın ruhuna, ilk üç gökkatı boyunca kılavuzluk eden dev dişi gök kuş olarak geçer.

İTİBARAK

İtibarak ya da it barak ismi ile anılan eski Türk destanlarında sözü edilen, Türklerin sürekli savaşa tutuştukları, kuzeybatısında yaşayan köpek başlı insana benzer yaratıklara itibarak denir.

Efsanelere ilk defa ''Çok tüylü köpek'' manasında kullanılmıştır. Oğuz Kağan destanlarına göre, ''İtbarak''ların yurdu, kuzey-batıya doğru uzanan, karanlık ülkedeydi

Oğuz Han, İtbarak''lara karşı bir akın yapmış; fakat yenik ayrılıp, dağlar arasındaki bir nehrin ortasında bulunan, küçük bir adacığa sığınmak zorunda kalması ile ilgili bir efsane vardır.

HIRTIK

Bedeninin üst kısmının insan, alt kısmının hayvan şeklinde olduğuna dair bir inanış vardır. Hırtıkın bedeni tüylerle kaplı, ayakları ters kötücül cin ve yaratıktır. Karanlıkta ortaya çıkan Hırtıktan korunmanın tek yolu ateş yakmaktır.

Hırtık birinin kılığına girerek, kılığına girdiği kimselerin çevresinden birilerini ormana ya da akarsuya götürür ve ölümlerine sebep olur.

SİGUN GEYİK

Radlof, boynuzları iki kürekli sığın geyiği Altay Türklerinin uluduklarını ifade eder.

Teleüt Türklerinde her şamanın bir ruhu vardır. “bura”, “bur”, “pur” gibi çeşitli sözcüklerle ifade edilir ve geyik anlamında da kullanılır. Geyik boynuzları Şamanların önemli sembollerindendir.

Türklere, Ergenekona girişte, Hunlara batıya göçlerinde dişi bir geyik yol gösterir.

Orta Asya sanatında, yarı insan yarı geyik halinde gösterilmiş tasvirler vardır. Mitlerde dokuz boynuzlu ya da budaklı sigun geyikler de görülür.

Yazarın Diğer Yazıları