Türk milletinin davranış modeli nasıl olmalıydı?
Misak-ı Milli’yi hepimiz biraz biliriz de Misak-ı İktisadi’yi bilmeyiz. İngiltere’nin ekonomik imtiyazlar istemekte diretmesi yüzünden Lozan görüşmelerine ara verildiği bir sırada, Atatürk, ekonomi programını belirlemek üzere 17 Şubat- 4 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir’de “Türkiye İktisat Kongresi” ni toplamıştır.
* * *
Bugün Türkiye ekonomisi IMF ve Dünya Bankası ile Dünya Ticaret Örgütü’nü kuranların misak-ı iktisadisi ile yönetiliyor...
Peki neydi bizim Misak-ı İktisadi kararlarımız?
1135 delegenin katılımıyla, İzmir’de toplanan ilk Türk İktisat Kongresi’nde 4 Mart 1923 günü oybirliğiyle kabul edilen Misak-ı İktisadi Esasları şunlardır:
1- Türkiye’nin, milli hudutları dahilinde, lekesiz bir istiklal ile varolması, dünyanın barış içinde ilerlemesi ve gelişmesinin unsurlarından biridir.
2- Türkiye halkı, milli hakimiyetini kanı ve canı pahasına elde ettiğinden, hiç bir şeye feda edemez! Milli hakimiyetine dayanak olan Meclis ve hükümetinin daima koruyucusudur.
3- Türkiye halkı, tahribat yapmaz, imar eder. Bütün mesai, iktisaden memleketi yükseltmek gayesine matuftur...
4- Türkiye halkı, sarf ettiği eşyayı, mümkün mertebe kendisi üretir. Çok çalışır! Vakitte, servette ve ithalatta israftan kaçınır. Milli üretimi temin etmek için icabında gece gündüz çalışmak şiarıdır.
5- Türkiye halkı, servet itibariyle bir altın hazinesi üzerinde oturduğuna vakıftır. Ormanlarını evladı gibi sever. Bunun için ağaç bayramları yapar, yeniden orman yetiştirir, madenleri kendisi işletir, servetlerini herkesten çok tanımaya çalışır.
6- Hırsızlık, yalancılık, riya, tembellik en büyük düşmanımız; taassuptan uzak dindarane bir salabet, her şeyde esasımızdır. Her zaman faydalı yenilikleri severek alırız. Türkiye halkı, mukadderatına, topraklarına, şahıslarına ve mallarına karşı yapılan fesat ve propagandalardan nefret eder. Daima bunlarla mücadeleyi bir vazife bilir.
7- Türkler, irfan ve marifet aşığıdır. Türk, her yerde hayatını kazanabilecek şekilde yetişir; fakat her şeyden evvel memleketinin malıdır. Eğitime verdiği kutsiyet dolayısıyla mevlit kandili gününü aynı zamanda kitap bayramı olarak değerlendirir.
8- Birçok harpler ve zaruretlerden dolayı eksilen nüfusumuzun çoğalması ile beraber, sıhhatimizin, hayatımızın korunması en birinci emelimizdir. Türk, mikroptan, pis havadan, salgından ve pislikten çekinir. Bol ve saf hava, bol güneş ve temizliği sever. Ecdad mirası olan binicilik, avcılık, denizcilik gibi sporlarla bedeni eğitimin yapılmasına çalışır; hayvanlarına da aynı dikkat ve önemi göstermekle beraber, cinslerini düzeltir, miktarlarını çoğaltır...
9- Türk; dinine, milliyetine, hayatına, müessesatına ve toprağına düşman olmayan milletlerle daima dosttur. Ecnebi sermayesine aleyhtar değildir. Ancak kendi yurdunda kendi lisanına ve kanununa uymayan müesseselerle münasebette bulunmaz. Türk, ilim ve sanat yeniliklerini nerede olursa olsun doğrudan doğruya alır ve her türlü münasebette başkasının müdahalesini istemez!
10- Türk, açık alın ile serbestçe çalışmayı sever, işlerde inhisar istemez.
11- Türkler, hangi sınıf ve meslekte olurlarsa olsunlar, candan sevişirler. Meslek, zümre itibariyle el ele vererek birlikler kurar, memleketini ve birbirlerini tanımak, anlaşmak için seyahatler ve birleşmeler yaparlar.
12- Türk kadını ve kocası ve çocuklarını, misak-ı iktisadiye kurallarına göre yetiştirir.
* * *
İşte Türkiye’ye yeniden kan verecek ilkeler. İşte bu ilkeler terk edildiği için, milli sınırlarımızı ve bütünlüğümüzü korumak da güçleşti.
Memleketi IMF ve Dünya Bankası’na, dolayısıyla ABD-İngiltere-İsrail sermayesine teslim eden Atatürk istismarcıları, şimdi ortaya çıkan AKP üzerinden “babalar gibi satmak” teslimiyetine de ses çıkarmazlar elbette!
Fakat bu büyük millet, her şeye rağmen teslim olmayacaktır.
Göreceğiz!