Türk kime derler
Mevcut iktidarın "açılım politikası" ve iktidarın başının durmadan "Türk, Kürt, Arnavut, Çerkez, Boşnak…" diyerek ülkedeki etnik grupları sayması, üstelik bunu yaparken Türk'ü de bir etnik grup derecesine indirmesi zihinleri iyice karıştırdı. Aklı başında sandığımız bazı insanlar bile bazı etnik grupları asimile ettiğimizden bahseder oldular. Bazıları da "Domuz eti yemeyen, Müslüman olan Türk'tür." gibi tuhaf laflar etmeye başladı.
Tabii ki Türkler domuz eti yemez. Tabii ki Türklerin % 98'i Müslüman'dır. Ve tabii ki Müslümanlık, Türk kültüründe çok önemli bir yere sahiptir. Ama… Arapların da büyük kısmı Müslüman'dır, onlar da domuz eti yemez. Pakistanlılar da Müslüman'dır, onlar da domuz eti yemez.
Öyleyse ölçüyü doğru koyalım. Türk, Müslüman milletler içindeki milletlerden biridir. Bütün dünya Türklerinin % 98'i Müslüman'dır ama Müslüman olmayan Türkler de vardır: Gagavuzlar, Çuvaşlar, Yakutlar (Saha Türkleri), Tıvalar, Hakaslar, Altay Türkleri gibi. Nitekim Arapların da Müslüman olmayanı vardır ve hiç kimse, Müslüman olmadıkları için onların Arap olmadığını söylemez. Üstelik Müslüman olmayan Arapların sayısı hiç de az değildir.
Arnavutların da bir kısmı Müslüman, bir kısmı Hristiyan'dır; ama hem kendileri hem başkaları tarafından bunlar aynı millet kabul edilir.
Türk'e gelince. Türk, elbette bir etnik temele, bir ırk temeline dayanır ama Türk, o etnik temelle sınırlı değildir, onu aşan sosyolojik bir varlıktır.
Türkiye Türkçesinde Türk sözünün dar ve geniş olmak üzere iki anlamı vardır. Türk sözünün çeşitli anlamları için Millî Düşünce Merkezi, MİSAK'taki "Türk Sözündeki Çok Anlamlılık" başlıklı yazıma bakılabilir.
Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan Türkçe Sözlük'ün 11. baskısında Türk sözünün iki anlamı açıkça görülür:
"1. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan halk ve bu halktan olan kimse. 2. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan, Türkçenin değişik lehçelerini konuşan soy ve bu soydan olan kimse."
Sözlüğün verdiği birinci (dar) anlamdaki Türk kavramı, anayasanın 66. maddesinde belirtilmiştir: "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür."
Pek çok kimsenin zannettiği gibi Türk sözünün bu tanımı, anayasanın ve kanunların zorladığı bir tanım değildir. İnsanlar tabii bir şekilde Türk'ü bu anlamda kullanmaktadırlar.
Ne zaman bu konu gündeme gelse hemen günlük haberlere göz gezdiriyorum. İşte 14 Ağustos 2019 tarihli Hürriyet gazetesinin bir başlığı: "Türk bilim insanı hastalıkları 'yüzden' okuyacak". Bu bilim adamımız Türkiye'de üniversiteyi bitirdikten sonra Japonya'ya gitmiş, orada çalışıyor. Şimdi Hürriyet gazetesi, anayasa zorladığı için mi bu bilim adamımızdan Türk diye bahsediyor? Elbette öyle değil. Bu tabii bir kullanımdır.
Genel ağa (internete) giriniz ve "Türk güreşçi" diye yazınız; "Türk güreşçiler minderde tarih yazıyor" benzeri başlıklarla karşılaşacaksınız. Şimdi bu haberleri yazanlar kanun zoru yüzünden mi bu güreşçilerden "Türk" diye bahsediyorlar? Yoksa onların etnik kökenlerini mi araştırıyorlar? Bakıyorlar ki etnik kökenlerinde "Çerkez, Arnavut, Boşnak, Kürt" filan yok; en az yedi nesil Türk'e dayanıyorlar; ancak bu araştırmalardan sonra "Türk güreşçiler" diye yazıyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Bu güreşçiler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldukları için tabii bir şekilde her yerde ve her zaman "Türk" diye anılıyorlar.
Türkler, insanları asimile etmeyen hoşgörülü ve merhametli bir millettir. Balkanlarda, Kafkaslarda zora düşen kim varsa Osmanlı zamanından beri kabul ettik. Hepsini Türk saydık, bizden saydık. Zaten geldikleri yerlerde de Türk kültür muhiti içinde idiler. Geldiler, Türkiye'de Türk olarak yaşadılar ve mutlu oldular. Etnik olarak Türk olsun olmasın hepsi Türk gibi yaşadı, Türk gibi konuştu. Hatta Türk olmaktan gurur duydular.
Şimdi ne oluyor da falanı asimile etmişiz, filanı asimile etmişiz gibi sözler çıkıyor? Kendimize gelelim. Türk, herkesi kucaklayan büyük, kutlu ve şerefli bir kavramdır. Bu büyüklüğe, bu şerefe layık olmaya bakalım. Birilerinin "Türk, Kürt, Arnavut, Çerkez…" diye başlayan ayırıcı sözlerine biz de ortak olmayalım.