Tereddüde düşmek yok!
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 91. yıl dönümü dolayısıyla Atatürk Kültür Merkezi tören alanında bir konuşma yapan Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye Cumhuriyeti milletimizin ortak eseridir, aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti, cumhurun tamamının yani istisnasız 77 milyonun cumhuriyetidir, 77 milyonun her bir ferdi, bilaistisna bu Cumhuriyetin öz evladıdır, bu Cumhuriyetin eşit derecede sahibidir” dediği dakikalarda Barzani yönetiminin gönderdiği silahlı peşmergeler, “polis ve jandarma ekiplerinin aldığı güvenlik önlemleri altında” Nusaybin’e varmıştı.
Araçlarında doçka, katyuşa füzesi ve havan topu taşıyan peşmerge güçlerine, geçişleri esnasında yol kenarlarına çıkan ve 77 milyonun içinde sayılan vatandaşlar, “Kürdistan” bayrakları açarak sevgi gösterisinde bulunuyordu...
***
Yine Tayyip Erdoğan’ın “Rabbimize sonsuz şükürler olsun ki bugün ulaştığımız seviyede Cumhuriyet, tüm etnik kökenlere, inançlara, dillere, kültürlere eşit mesafede duran bir yapıya kavuşmuş, yani kendi özüyle, ruhuyla gerçek manasıyla yeniden buluşmuştur. Devlet ile millet, cumhur ile cumhuriyet bugün daha büyük bir muhabbetle kucaklaşmış eski acılar, kırgınlıklar, dargınlıklar tedavi ve telafi yoluna girmiştir. İşte bu dayanışma ve kardeşlik ruhuyla geleceği inşa etmeyi sürdüreceğiz” dediği dakikalarda da, HDP, adı Ayn el-Arap olan şehir için 1 Kasım’da düzenlenecek küresel eyleme destek çağrısı yapıyordu. Açıklamada “Kobani halkının direnişi bu eylemle bütün dünya tarafından selamlanarak desteklenecek” deniliyor ve eyleme Türkiye’den de destek verilmesi isteniyordu.
Yani 77 milyonun ezici çoğunluğundan destek bulamayan HDP yetkilileri, “Biz Batı dünyasını arkamıza aldık, siz ister katılın ister katılmayın” demiş oluyordu.
***
Bir devleti, bir ülkeyi güçlü kılan, halkın ortak hedeflere kilitlenmiş olması, yani birlik içinde bulunmasıdır. AKP iktidarı ise etnik farklılıkları kaşıya kaşıya, Orta Doğu’da Amerikan politikalarını uygulaya uygulaya, Cumhuriyetin meydana getirdiği o birliği kısa bir zaman içinde ortadan kaldırdı. Buna rağmen Cumhurbaşkanlığı makamından “Bütün etnik kökenlerin eşitliği sağlandı” denilebiliyor!
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından bir kısmının Türk bayraklarını yakması, Atatürk büstlerini tahrip etmesi, çarşı iznine çıkmış silahsız askerleri kurşun yağmuruna tutması, korucuları direklere bağlayıp infaz etmesi, onlarla aynı hizadaki başka bir kısmının da Kürdistan bayrağı taşıması, etnik kökenlerin eşitliğini mi sağlamış oluyor?
Cumhuriyetin gerçek manası bu mudur?
Türkiye Cumhuriyeti topraklarında, asker ve polisin güvenlik tedbirleri aldığı bir ortamda Kürdistan bayrakları açılıyorsa, kardeşlik nasıl sağlanacak?
***
29 Ekim sabahı, gazeteleri açtım... 365 gün altı saat, Cumhuriyeti karalamakla meşgul olanların gazeteleri, aralarında Bask modelini savunanların da bulunduğu holdinglerin “Cumhuriyet bayramı kutlaması” ilânları ile doluydu. Tek tek hepsini inceledim. Sonra Yeniçağ’a baktım. Yeniçağ’da sadece CHP’nin ilânı vardı.
Cumhuriyet’e gerçekten sahip çıkanlara yaşama hakkı bile tanınmayan bir ortamda, nasıl bir ortak gelecek inşa edilebilir?
Onur Öymen ise Cumhuriyete saldıranların niyetlerini Atatürk’ün daha kuruluş yıllarında tahmin ettiğini ve şunları söylediğini hatırlatıyor:
“Gelecek nesillerin, Türkiye’de Cumhuriyetin ilanı günü, ona en merhametsizce hücum edenlerin başında, cumhuriyetçiyim iddiasında bulunanların yer aldığını görerek şaşıracaklarını asla farz etmeyiniz! Bilâkis, Türkiye’nin münevver ve cumhuriyetçi çocukları, böyle cumhuriyetçi geçinmiş olanların hakikî zihniyetlerini tahlil ve tespitte hiç de tereddüde düşmeyeceklerdir.”