Soygun
Benim işim sözlüklerledir. Bir kavram üzerinde düşünürken, yazı yazarken önce sözlüğe bakarım. Anlamını çok iyi bildiğimi sandığım kelimeler için de bazen bunu yaparım. Kelimeler genellikle çok anlamlıdır ve bütün anlamlar birden aklımıza gelmeyebilir. Sözlükler bütün anlamları toplamaya çalıştığı için mutlaka başvurulması gereken kaynaklardır.
Türkçe Sözlük "soygun" kelimesine iki anlam vermiş. Birincisi "Genellikle çete durumunda bir araya gelmiş haydutlar tarafından yapılan silahlı hırsızlık." İkinci anlam ise şöyle: "Hiçbir emek harcamadan ve yolsuz olarak elde edilen büyük kazanç, vurgun."
Birinci anlam, hani şu filmlerde gördüğümüz banka soygunları gibi soygunları anlatıyor. İkinci anlam ise günümüzün siyasi konuşmalarında çok sık rastladığımız işlerle ilgili.
Emek harcamadan veya çok az emek harcayarak nasıl haksız kazanç sağlanır? Günümüzde bunun çok örneği var ama hiç akla gelmeyecek türleri de var.
Adam malı istif eder, mal pahalanınca satışa çıkarır, halkı soyar. Malına fahiş fiyat koyar, halkı soyar. Kamuya ait birçok yönetim kurulunda görev alır, devleti soyar. Yetkili makamlarda oturan birileri, yandaşlarını birkaç yönetim kurulunda görevlendirir, devletin soyulmasına yol açar. Görevlendirdiği insandan komisyon alır, o da devleti soyar. İş adamı kamu kuruluşlarından haksız ihale alır, devleti soyar. Yetkililer iş adamlarına haksız ihale verir, devleti soydurur. Kendileri de rüşvet veya komisyonlarını alırlar, hep birlikte devleti soyarlar.
Yukarıda saydıklarımın ve saymadıklarımın her türlüsünü siyasi konuşmalarda her gün duyuyoruz. Fakat bir soygun örneği var ki ben yeni öğrendim. İlgili kuruluştan doğal gazı alıyorsunuz. Sonra gaza zam geliyor ve ilgili kuruluş, zamdan önce aldığınız doğal gaz için de zamlı fiyattan tekrar ödeme yapmanızı istiyor. Üstelik hiçbir çareniz yok. Çünkü yaşadığınız şehirde doğal gaz dağıtan tek bir şirket var. "Bu şirket beni soyuyor, dolandırıyor." deyip şirketi değiştirme imkânınız yok.
Bu tür soygunu kim yapıyor? Tabii ki doğal gaz dağıtım şirketi. Dağıtım işini bir zamanlar devlet yapıyordu. Hangi yönetimse bir yönetim geldi ve işi özelleştirdi. Bu durumda soygunu yapan kadar soyguna yol açan da suçlu olmuyor mu? Yoksa vatandaşı birlikte mi soyuyorlar?
İş özelleştirilmese ve dağıtımı doğrudan kamu kuruluşu yapsa, hiç olmazsa para devletimize gidiyor, diye biraz avunabiliriz. Bu örnekte ise soygunu yapan bir özel kuruluş.
Yıllar önce ABD''de bu uygulamanın tam tersine rastlamıştım. Bir şirket gömleklerde ucuzluk yapmıştı. Biz ucuzluktan önce birkaç gömlek aldığımız için hayıflanmış ve "Keşke birkaç gün daha bekleseydik." demiştik. Bizden daha tecrübeli bir arkadaş "Canınızı sıkmayın, gömlekleri gösterir ve yeni fiyattan hesap yaptırır, paranın üstünü alırız."dedi. Öyle de yaptık.
Ülkemizdeki doğal gaz dağıtım şirketi belki de ABD''deki bu uygulamayı görmüş ve bunun tersi niye mümkün olmasın, diye düşünmüştür. Şeytana pabucunu ters giydiren böyle soyguncuları belki de alkışlamak gerekir. Öyle ya, bu tarz bir soygunu yapmak için kim bilir ne kadar kafa yormuşlar, ne kadar emek harcamışlardır. Onlara bu imkânı verenlerden de dualarımızı esirgemeyelim, değil mi?
Hızırbek Gayretullah
Dostlar birer birer hayata veda ediyor. Doğu Türkistan''ın bu çekik gözlü çocuğu gencecik yaşından itibaren Türkçülük hareketi içinde yer almıştı. 1962 yılında, imkânsızlıklar içinde çıkan haftalık bir milliyetçi dergi vardı: Millî Yol. Sayıları birkaç bini, belki de birkaç yüzü geçmeyen Türkiye''nin her tarafındaki milliyetçiler haberleri bu dergiden alırdı. 14''ler yurda dönünce ne yapacaklar? Türkeş siyasete girecek mi, yeni bir parti mi kuracak, mevcutlardan birine mi girecek? Gencecik Hızırbek, Cağaloğlu''ndaki o tek odalı dergi idarehanesinin bütün işlerini görürdü. 1960''lı yıllarda Türkçüler Derneği''nin Üsküdar Ocağı''nda kim bilir kaç kez birlikte seminer dinledik. Ömrü boyunca Türklük için, Doğu Türkistan davası için çalıştı. Yazdığı kitaplar, özellikle Altaylarda Kanlı Günler ve Altay Kazakları, Doğu Türkistan''ın ve oradaki Kazakların yakın tarihi için de önemli kaynaklardır.
Tanrı Dağları''nda Osman Batur, elinde kemendiyle onu bekliyor olmalı. Belki Kür Şad da, Atsız da o karlı doruklardadır. Tanrı Dağları''ndan cennete yol olduğuna eminim.