Sosyalistlere soruyorum

Bugün bir zihniyet sorunundan söz edeceğim. Bu sorun aynı zamanda Türkiye''nin içinde bulunduğu krizlerin de göstergesi.

Ana neden.

Felsefi anlatımla, nedenin nedeni.

Nedir bu sorun derseniz uzatmadan hemen bir örnekle açıklayayım.

Geçen günlerin birinde Habertürk TV''de yayınlanan bir tartışma (bana göre çekişme) programında, bir başka TV kanalında program yapan gazeteci (kendini sosyalist olarak tanımlıyor) oy verme konusunda ilginç bir açıklama yaptı. Dedi ki: "Mansur Yavaş''ın çalışmalarını beğeniyorum ama kendisine oy veremem. Çocuklarımın yüzüne nasıl bakarım..."

Elbette Mansur Yavaş henüz aday değil. Adayın kim olacağı da belli değil ama programda konu buraya geldi. Ve kendisini "Sosyalist" olarak tanımlayan gazeteci-yazar kişi, milliyetçi-ülkücü kökenli birini seçenekler arasında görünce, birden Türkiye''nin temel siyasal sorunlarını unuttu, çözümsüz bırakarak kendi bilinçaltına kodlama yaptı.

Diyeceksiniz ki bunda ne var, nasıl bir sorun var?

Program yaparken, yazı yazarken, haber verirken, AKP iktidarının bütün çirkinliklerini, ülkenin yanıp bittiğini, Türkiye''nin hiç olmadığı kadar kötü duruma düşürdüğünü, halkı yoksullaştırdığını, emekçinin haklarını almadığını, yolsuzluk ve şaibelerin arttığını anlatan bir kimsenin; sıra oy vererek, şikâyetlerden kurtulmağa gelince, asıl sorunu bırakıp, ayrıntıya ve geçmişe takılması büyük sorun değilse nedir?

Bir başka sosyalist akıl hocası da Mansur Yavaş''la ilgili benzer soruya; "Mansur Yavaş''a oy vermektense Erdoğan seçilsin daha iyi" cevabını vermiş.

Adalet ve hukuk düzeni bozulmuş, emekçi, haklarını alamıyormuş, Türkiye yoksullaştırılmış, orta sınıf diye bir şey kalmamış, ülkenin mali kaynakları soyulmuş veya birkaç kişiye aktarılıyormuş, hepsini bir anda unutup, öcü görmüş gibi kaçışıyorlar. Öyle ki, ideolojinin kök değerlerinden olan halkı da emekçiyi de unutup, "Mansur kazanacağına Erdoğan kazansın" diyerek, bütün söylemlerinden vazgeçebiliyorlar.

Müthiş bir şartlanma.

Daha önce aşı olan bir çocuğun beyaz önlüklü eczacıyı görünce ağlamaya başlaması gibi bir şey. Ülkücü görünce adamlar, ideolojik amaçlarından vaz geçiyor. Kendileriyle çelişkiye düştüklerinin farkında bile olmuyorlar.

İlginç!

İşte böyleleri var oldukça algı yönetimi yapmak çok kolaylaşıyor. Çünkü nasıl tepki vereceklerini en başından biliyorsunuz. Bu şartlanma sürdükçe kitleleri istediğiniz gibi maniple edebilir, istediğiniz gibi de yönlendirebilirsiniz.

Çünkü bunlar, sorunu çözmek istiyormuş gibi görünseler de, ideolojik saplantıları sebebiyle bir anda adanmışlık moduna geçiyor, psikolojik olarak olumsuz tepki veriyorlar.

Ülkücü dedin mi, kimdir, nedir, mülayim biri midir, saldırgan biri midir, şair ruhlu mudur, sert tabiatlı mıdır, demokrat kişi midir, otoriter kişilik midir ayırt etmeğe gerek duymuyor. Toptancı ve genelleyici oluyor ve anında "Hayır" diyor.

Kime ve neye hayır dediğini bilmiyor.

Şimdi böylelerine bizim de sorma hakkımız var: ''Ey, sosyalist yurttaş; sen Mansur Yavaş''a oy vermiyorsun. Anladık. Buna hakkın var. Peki, biz sosyalist birine neden oy vermeliyiz? Hiçbirimiz diğerinin adayına oy vermeyecekse, bu yağma düzenini kim, nasıl değiştirecek?''

Anladığım kadarıyla demokrasi sizin insafınıza bağlı olarak zihin dünyanıza toslamış bulunuyor. Tercihleriniz, bir ülkeyi, oylarınız bir sistemin varlığını veya devamını, tutumlarınız kendi çocuklarınız dâhil toplumun geleceğini etkiliyor.

Mansur parlamenter sistem getirirse ülkeyi terk mi edeceksiniz?

Şartlanmalara dayalı, adanmışlıklardan oluşan, kalıp yargıların dışına çıkamayan, değişimci olmakla birlikte değişime karşı direnen, bu tür zihin yapısı ve oluşturduğu zihniyetler, her fikir dünyasında benzer özellikler gösterir.

Bir cemaatçi ile bu kimselerin zihin işletim sistemleri, birbirinin tıpatıp aynısı.

Bunlar ülkücüye oy vermeyecek, Sünni Alevi''ye, Alevi Sünni''ye, sağcı solcuya, solcu sağcıya oy vermeyecek ve bize demokrasi gelecek öyle mi? Ve biz ulus olacağız? Sahi mi?

Amaçlar, ilkeler ve değerler mi önemli, yoksa saplantılar, siyasal dogmalar mı?

İşte Türkiye''de asıl sorun, asıl neden ve nedenlerin nedeni dediğimiz ana neden tam da budur.

Yazarın Diğer Yazıları