Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Dr. Fatma ÇELİK

Dr. Fatma ÇELİK

Soru(m)suzluk

Muhtemelen görmüşsünüzdür, İçişleri Bakanı, kamuoyunun vicdanını rahatsız eden ve faili hala belirlenemeyen “Narin cinayetine dair soruyu yanıtlamadı.

Milli Eğitim Bakanı, gazetecilerin mülakat ve okullarda temizlik eksikliğine dair sorularına yanıt vermedi ve gazetecilere “nezaketi hatırlattı.

Benzeri örnekler çoğaltılabilir ancak son hafta havada kalan bu iki soru vesilesiyle, “medya denetimi ve “yasama denetimi” hususlarını muhataplarına hatırlatmak isterim.

Medyada sorusuzluk

Medya, etkili bir denetim aracıdır. Başta yürütme olmak üzere, yasama ve yargı üzerinde de denetim sağlar. Ancak bu yazının konusu açısından yürütme üzerindeki denetimine değineceğim.

Basın, yapılan faaliyetleri gösterdiği kadar, yanlış yapılan faaliyetleri ve yapılmayanları da görünür kılar.

Bunu yapmak için toplum hayatında, ekonomide, sağlıkta, eğitimde, güvenlikte yaşanan sorunları çözmekle görevli olan yetkili kimselere, gerçekleştirdikleri ve gerçekleştirmedikleri eylemlerle ilgili sorular da yöneltir.

Soruların cevaplandırılmasıyla, toplum bilgilenir; sık hata yapan ve eksiklikleri fazla olan yöneticiler toplum nezdinde fark edilir. Böylece bir denetim sağlanmış olur.

Zira demokratik toplumlarda, “hükümetin eylem, işlem veya hataları, sadece yasama ve yargı organlarının değil, basın ve kamuoyunun da ayrıntılı incelemesine tabidir”. (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Castells/ İspanya davası, 1992)

Peki ayrıntılı bir inceleme, soru sormadan yapılabilir mi?

Mecliste sorumsuzluk

Yasamanın denetiminden bahsettik. Malum bu denetim yolları, 2018 Anayasa değişikliği ile azaltılmış; sözlü soru kalkmış, Meclis’in bilgi edinme ve denetim araçları, meclis araştırması, genel görüşme, soruşturma ve yazılı soruyla (AY m. 98) sınırlanmıştı. Sınırlanan bu denetim araçlarının kullanımı da azaldı.

Gazetecilerin sorularına benzer şekilde, bilgi edinmenin yanısıra, yanlışlık yapıldığı düşünülen konularda bu yanlışlığın gündeme getirilmesini sağlama maksadıyla sorulan yazılı soru, milletvekillerinin cumhurbaşkanı ve bakanlara en geç 15 gün içinde cevaplanmak üzere yazılı olarak soru yöneltmeleridir.

Böylece ne olur? Bakan tarafından yapılan yanlışlık tartışmaya açılır, aynı bakanın çok sayıda yanlışlığı böylece gündeme geldiğinde yıpranır, bu da sorumluluğunu hatırlatır.

Ancak son dönem yasama yılında dahi, 16 binin üzerindeki yazılı sorudan yalnızca 2798i 15 günlük yasal süresi içinde cevaplandı, 2108i için 15 günlük cevaplanma süresi devam ediyor. Diğer sorular ise, adeta havada kaldı.

Özetle, medyanın da milletvekillerinin de yürütmenin uygulayıcısı olan bakanlara yönelttikleri sorular yanıtsız kalıyor. Böylece ne halk bilgi edinebiliyor ne de yanlışlıkların hesabı sorulabiliyor

Yazarın Diğer Yazıları