Sen neymişsin be Freud?
İnternette yayınlanan yüz milyonlarca paylaşıma sinirleniyoruz ya, aslına bakarsak kendimize sinirlenmemiz lazım. Sanal âlemde o kadar ciddi yayınlar var ki, yıllarca okuyup bir araya getiremediğiniz bilgileri bir ilaç tableti, bir vitamin takviyesi gibi bize sunuyor ve konu hakkındaki kararsızlık hastalığınızı sağaltıveriyor.
Samimiyetle söylüyorum, aslında biz interneti verimli kullanmayı bilmiyoruz. Kapitalizmin bütün gücüyle insanlığı “bön*”leştirme tuzağına düşürme oyunları karşısında çocuklardan farkımız olmadığını itiraf etme zamanı geldi de geçiyor…
Önceki gün saatlerce sosyal medyanın jan-janlı akışına kapılmış gidiyordum ki, muhtemelen çok uzun bir zaman önce birazını izleyip yarım bıraktığım bir videoya yeniden rastladım. Bu videoyu neden yarım bırakmışım diye en başa alıp ısrarla seyrettim.
Video dünyanın gelmiş geçmiş en büyük “narsistlerinden” Freud hakkındaydı. Filozof Michel Onfray’in konuştuğu videoyu sabırla izleyince bu “herif-i nâ-şerifin” neler düşündüğünü ve yazdığını hayretle öğrendim! Buna göre:
1- Freud kadın düşmanıdır: Kadınlar eksiktir, iğdiş edilmiş hissederler. Kısaca kadın eksik bir erkektir.
2- Freud, homofobiktir: Eşcinseller de eksik hissederler ve yabancı cinsiyete yönelmemeleri onların narsist olduğunun göstergesidir.
3- Freud antisemitiktir: Musa, Yahudi değil Mısırlıdır, Yahudi halkı yoktur Mısır halkı vardır.
4- Freud Sezarcı Faşizmi savunur: Einstein ile yazışmalarından oluşan “Niçin Savaş?” kitabında Musollini’ye ithaf yazısı yazmıştır. Einstein’ın barış yanlısı tutumunu “aptallık” olarak nitelendirir. Savaş kaçınılmazdır, çünkü ölüm içgüdüsü vardır. Kitleleri yola getirmek gerekir. Kitleler büyük bir lider tarafından kumanda edilmeli, yönlendirilmelidir. Siyasi hakikat, belirli sayıda insanın kitleleri yönlendirebileceği elitist bir sistemde bulunur.
5- Freud, Nazilerle iş birliği yaptı: Hitler Almanya’sında psikanalistler (Yahudi olmayanlar) Freud’un iş birliği sayesinde çalışmaya devam ettiler.
Michel Onfray, “Neden sadece Freud’u doğru bir şekilde inceleyelim diyen insanları, Yahudi düşmanı, Nazi, Faşist olarak nitelendiriliyor?” sorusunu sorduktan sonra da şunları söylüyor:
“Kadın düşmanı, erkek şövenist, homofobik, Yahudi düşmanı, 20. Yüzyılda Sezarcı faşizmi savunan bu kişiden bugün sanki bir kurtarıcıymış gibi bahsediliyor. Bir feministmiş gibi, ya da cinsel özgürlüğü sağlamış gibi. Burada bir yanlış anlaşılma var ve sebebi de 1968 Mayıs Olayları. Yani Freudçu Marksizm, Freud’u ikinci kez Fransa’ya getirdi. Birinci gelişi edebiyatla olmuştu. Apollinaire, Cendreas, Gide, Nouvelle Revue Française (NRF) ile. Bu da edebiyat çevrelerini cezbetti. Sonra sanatçılar, ressamlar. Sonra Gerçeküstücülük, sonra Andre Bréton. Edebiyat çevresi bu şekilde büyülendi. Sonra “Engel tanımadan zevk almak gerek” diyen özgür cinselli ve bedenlerin serbestliğini savunan bu adam onları büyüledi. Hâlbuki Freud bunun tam tersini söyledi. Freud’un dediği şudur: Medeniyet cinsel içgüdülerin bastırılması üzerine kuruludur.”
Filozof Michel Onfray’in bütün konuşmasını deşifre etmeyeceğim elbette. Bu konuşmanın yer aldığı videonun linkini aşağıya bırakacağım ki, merak edenler tamamını dinlesin. Sadece şunları ekleyeyim ki, filozof haklı olarak insanların düşünce biçimindeki “şablonculuk” ucuzluğuna dikkat çekiyor ve bu şablonların kırılması gerektiğini savunuyor.
Düşüncede şablonculuk insanları uyuşturan ve düşünmenin sorgulayıcı acarlığını yok eden bir kolaycılık. Ülkemizde de aynı kolaycılığın en büyük “düşünme” şekli olduğunu neredeyse hepimiz biliyoruz. Yine hepimizin bildiği bir şey var ki, insanlar kendilerinden önceki kültür birikiminin çeşitli biçimdeki terkipleridirler. Buna rağmen kendilerinden önceki söylenenleri, yazılanları, yapılanları kendilerine mal etmek -onlar yokmuş gibi davranmak- kibrine kapılırlar ki, kibir Şeytan’ın âşık olduğu insani bir acizliktir.
Bu bağlamda yukarıdaki feci Freud şablonculuğunu (dolandırıcılığı mı demeli çünkü Onfray’e göre adam baştan sona bir yalandan ibaret) göz önünde bulundurup kendimize çeki düzen vermemizin vaktinin gelip geçmekte olduğunu idrak etmeliyiz.
Bize “büyük adam” olarak dayatılan yerli ve yabancı putları “hakikat” adına yıkmamız gerek.
En başta da sosyal medyanın veya bütün sanal âlemin işe yaramaz olduğu şablonunu kırarak işe başlayalım. İnternetin bize sağladığı o kadar faydalı hizmetler var ki, bunları bulmayı, takip etmeyi en önemlisi de bunlardan sıkılmamayı öğrenip yeni bir sayfa açmamız gerek.
YouTube da “Çeviri Konuşmalar” hesabındaki konuşmanın Türkçe altyazılı linki aşağıdadır.
https://youtu.be/7OPtTONd-A0?si=Q1_Lwd62DsWwNltz
………….
* BÖN - sıf. (Eski Türk. böng “iriyarı ve kaba saba adam) Aptal, budala, saf, ahmak, gabî: Hey efendim seni sevip saymayan / Dünyâsına hayvan gelir bön gider (Gevherî). Fikriye darılma ama çok saf, çok bön kadınsın (Hüseyin R. Gürpınar). Çocuk biraz da bönce (Burhan Felek).