Sadece Boğaziçi değil! Bu bir yıkım projesidir!
Prof. Dr. Kemal Gözler'in "Akademinin Değersizleştirilmesi" başlıklı makalesinde ortaya koyduğu gibi "Her ülke ürettiği değerler ölçüsünde zengindir. Bilimsel, kültürel ve eğitsel değerler, üniversitelerde üretilir. Üniversitelerin değeri ise öğrencilerinin, öğretim elemanlarının ve bunların ürettikleri eserlerin buluş, patent, kitap, makale gibi değeriyle ölçülür."
Gözler'e göre sorun şu ki "Türk akademisi, çok ciddi bir 'değersizleşme süreci'nden veya daha doğru bir terimle 'değersizleştirme süreci'nden geçiyor. Üniversite öğrenciliği kavramı değerini sıfırladı. Üniversite hocalığı kavramı değerini yitirdi. Bunların yazdığı, tez, kitap ve makalelerin bir değeri kalmadı. Üniversite kavramının kendisi dahi değersizleşti."
***
İşte Gözler'in bazı tespitleri:
*Türkiye'de üniversite öğrencisi sayısı arttıkça kaçınılmaz olarak mezun sayısı ve dolayısıyla diploma sayısı da artmaktadır. Diploma sayısı arttıkça da diplomalar değersizleşmektedir.
*Bir değer, onu hak etmeyen kişilerin eline geçtikçe değersizleşir ve kısa bir süre sonra da değer olmaktan çıkar. Değer üretmek yerine üretilmiş değerleri yağmalama üzerine kurulu bir sistem, eninde sonunda çöker. Zira bir süre sonra ortada yağmalanacak değer de kalmaz.
*Siyasette bir günde iktidar olunur. Ama sanatta, edebiyatta, kültürde, bilimde bir günde iktidar olunamaz. Bu alanlarda iktidar olmak için çalışıp değer üretmek gerekir.
Gözler'in bu makalesi 25 Kasım 2019 tarihinde yayınlanmış ve şöyle bitiyor:
-Ben Türkiye'de ODTÜ ve Boğaziçi gibi başarısını bugüne kadar koruyabilen son bir iki üniversitenin de çok yakın bir gelecekte, başarılarının kurbanı olacağından korkuyorum. Aynı korkum başarılarını kanıtlamış bir iki vakıf üniversitesi için de geçerli.
***
Kemal Hoca, 6 Şubat 2001 tarihli son makalesinde ise "Boğaziçi Üniversitesi'nde neden iki yeni fakülte kuruldu?" konusunu, yukarıda alıntı yaptığım makalesini hatırlatarak inceledi. İki makalenin de tamamı okunmalı ama kısa bir özet daha vereyim:
* Boğaziçi Üniversitesinde bir hukuk fakültesi kurulmasında bir kamu yararı yoktur. 2019 yılı itibarıyla Türkiye'de toplam 82 adet hukuk fakültesinde 82 bin 322 öğrenci okumaktadır.
*Bu rakamlar Türkiye'nin ihtiyacından çok, ama çok fazladır. Bu fakültelerin çoğu, ders verecek hukukçu öğretim üyesi dahi bulamıyor. Türkiye'de 2019 yılı itibarıyla 82 hukuk fakültesinden 20'si, kendisine hukukçu bir dekan dahi bulamamıştır.
*Dahası Türkiye'de 2019 yılı itibarıyla 82 hukuk fakültesinden 29'u İstanbul'dadır!
*Pek muhtemelen önümüzdeki günlerde Boğaziçi Üniversitesi Hukuk ve İletişim Fakülteleri için dışarıdan dekanlar atanacak ve öğretim üyesi kadroları ilân edilecektir. Boğaziçi Üniversitesinin yetkili kurulları, işte bu yeni atanmış öğretim üyelerinden oluşturulacaktır.
*Yine önümüzdeki günlerde Boğaziçi Üniversitesi'ne bir de ilâhiyat fakültesi kurulursa ben şahsen hiç şaşırmam. Türkiye'de 2019 yılı itibarıyla 99 adet ilâhiyat veya İslâmî ilimler fakültesi vardır.
*Boğaziçi Üniversitesi üzerinde tam bir hâkimiyet kurulması için bunlar da yetmez ise üniversitenin ikiye bölünmesi gibi pek çok yöntemin uygulanması ihtimal dahilindedir...
*Maalesef Türkiye'de akademi bitmiştir.
***
Benim kanaatim ise şudur: Türkiye'de sadece "akademi" değil, aklınıza gelen bütün alanlar, uzun süredir siyasetin kapsama alanı içine alınmakta ve değersizleştirilmektedir. Ordu, yargı, güvenlik, sağlık, medya, kültür-sanat gibi...
Bu kadar vahim bir "değersizleştirme programı", ancak "ideolojik bir proje" dahilinde sürdürülebilir! Bu bir yıkım projesidir; Türkiye'nin yıkımı! İngiliz ajanı İskilipli Atıf'a resmi anma töreni yapılmasının sebebi de bu projedir.