Rektör! Ayağa kalk!
Ege Üniversitesi PKK’nın en rahat at oynattığı üniversitelerden birisiydi... Güvenlikten sorumlu herkes her şeyi biliyordu ama kimse kimseye dokunmuyordu...
Fırat Çakıroğlu üniversiteyi ‘kurtarılmış bölge’ye çeviren katiller tarafından burada katledildi... Üniversite yönetiminin ve Emniyetin defalarca uyarılmasına rağmen bu göz göre göre gelen cinayet engellenemedi...
Bir ana tek çocuğunu kaybetmişken, öfkeli gözlerin kendisine döndüğünü gören Ege Üniversitesi Rektörü senatoyu topladı ve ortaya garip bir açıklama çıktı...
“Başlangıçta bir öğrenci anlaşmazlığı şeklinde ortaya çıkan olay giderek çatışmaya dönüşmüştür” şeklinde başlıyordu açıklama... Yine senatoya göre, alınan tüm güvenlik önlemlerine rağmen öğrenciler birbirlerini yaralamıştı!.. Sonra yaralılardan ‘birisi’ ölmüştü!.. Ardından üniversite yönetimimiz derin bir üzüntüye boğulmuştu!..
Meğer üniversite senatosu yaşam hakkını en temel insan hakkı olarak görürmüş!.. Ege Üniversitesi’nin adının hiç arzulanmayan bu tür olaylarla anılmasından ötürü senato çok üzgünmüş!.. Hem zaten üniversitemiz, bilginin öğretimin ve düşüncenin demokratik ortamda ifade edilmesini temel ilke olarak benimsermiş!..
Ve en iğrenç cümle: “Üniversitemiz, kuşkusuz huzur ortamı içinde yoluna devam edecektir!..” Üniversitenin içinde bir dağ devrilmiş, PKK’nın azgın çeteleri üniversiteyi dağa ve şehirlere katil yetiştirmek için staj alanına çevirmiş, Rektör ve adamları hâlâ ‘huzurun devamı’ndan söz ediyordu!.. Bir de öğrencileri ve herkesi sağduyuya çağırmaları doğrusu göz yaşartıyordu!..
* * *
Ege Üniversitesi’nde ‘huzur’un dünyanın en pespaye akademik palavrası olduğunu bizler biliyorduk da şimdi adalet tarafından da tescillenme yolunda...
Fırat Çakıroğlu davasına bakan Savcı Zeki Polat’ın hazırladığı iddianame mahkeme tarafından kabul edildi... Savcı, Fırat’ın PKK/KCK’lılar tarafından ‘huzurlu üniversite’de daha önce nasıl tehdit ve darplara maruz kaldığını kayda geçmiş...
Yine iddianameye göre, Edebiyat Fakültesi’nin ön tarafındaki alan, terör örgütü PKK/KCK’nın gençlik örgütlenmesi YDGH’nın kullandığı ‘etkinlik alanı’... Adını alana koydukları ‘Hozan Serhat’bu üniversite mezunu, 1999’da çatışmada öldürülen bir müzisyen!.. Bu alana Fırat Çakıroğlu’nun resminin bulunduğu bez afiş asılıyor, bölgeye “Bu faşist okula giremez” yazılıyor!..
Ne kadar da bilimsel, demokratik ve güvenlikli üniversite değil mi? Rektör ve senato bununla ne kadar gurur duysalar az tabii!.. Özel güvenlikçiler de ‘huzur ortamı’na katkıda bulunuyorlar!.. Yine iddianamede ortaya çıkan gerçek, Fırat’ın şehit olduğu olay öncesinde ülkücülerin okula geldiğini YDGH teröristlerine haber veren de motorize özel güvenlik personeli... Böyle bir üniversiteyle gurur duyulmaz mı, düşüncenin demokratik ortamda ifade edilmesi temel ilke olarak benimsenmez mi?
Ne diyor Savcı: “Maktulün vücudundaki bıçak darbelerinin sırası ve vurma noktaları, şüpheli Nurullah S.’nin bu konuda daha önceden eğitim aldığı, profesyonelce davrandığı kamera kayıtlarında da gözlenmiştir...”
Savcı böyle diyor da, panik ve pişkinliğin iç içe geçtiği o açıklamaya oy birliğiyle imza koyan Rektör ve senatosu ne diyor, “Huzur devam edecek!..”
* * *
Göz göre göre akan Fırat’ın kanı o üniversitenin her yerine bulaşmıştır... Bu saatten sonra yapılması icap eden şudur: Bir terör örgütü üniversiteyi ‘kurtarılmış bölgeler’e çevirirken görevini hakkıyla yapmayan başta Rektör olmak üzere üniversite yönetimini ‘ihmal’ suçlamasıyla davanın konusu hâline getirmek... Varsın amiri yargılanmasına izin vermesin!.. O da bir başka gündem oluşturur...
Hiç şüphe yok ki, bu sadece Ege Üniversitesi için değil, yıllardır ‘açılım süreci’ne kurban edilmiş bütün üniversitelerimiz için önemli... Artık hukuk bu rektörlere sormalı: Üniversitenin içine Cizre gibi hendekler kazılmış olsaydı, bunu görmeyip ya da görmezlikten gelip, Fırat’ların kanı akarken yine ‘huzurun devamından ve düşüncenin demokratik ifadesi’nden mi dem vuracaktınız? Emanetinizde akan kandan hiç mi sorumluluk hissetmeyecektiniz?
Yoksa üniversiteler ‘kamp’ kalacaksa, dağı taşı bombalamanın ne âlemi var?