PKK'ya karşılık ABD'ye İsrail için güvence verildi

Bush-Erdoğan görüşmesinde somut olarak teknolojik istihbarat paylaşımı sözü alınmıştı. Bu da genel olarak “Dağ fare doğurdu” diye nitelendirilmişti. Ancak daha sonraki gelişmelerden kamuoyuna açıklanmayan bir pazarlık yapıldığı anlaşıldı.
Öyle ki, MİT’in emekli üst düzey yöneticilerinden Cevat Öneş, ABD ile PKK’nın tasfiyesi ve karşılığında Barzani yönetiminin tanınması hususunda anlaşmaya varıldığını iddia etti.
Cevat Öneş’in bu iddiası temelsiz değildi. Hatta CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da konu hakkında bilgilendirilmiş olmalı ki birdenbire Barzani yönetimine ve Irak’ın kuzeyinde oturan halka olumlu mesajlar verdi. Barzani yönetimi de Türkiye’ye karşı olumsuz açıklamaları bir kenara bıraktı ve basında Türkiye aleyhindeki yorumlara kısıtlama getirdi.
Öyle ki PKK’nın tamamen tasfiye edileceği hükümete yakın gazeteciler tarafından ifade edilmeye başlandı. Başbakan da “Türkiye terör illetinden mutlaka kurtulacaktır, sosyal restorasyon sürecini mutlaka tamamlayacaktır” diyerek bu iddiaları doğruladı.
Emre Aköz ise 24 Kasım 2007 tarihli Sabah’ta “Peki biz ne verdik?” başlıklı yazısında “Soru şu: ABD’nin, PKK’yı tasfiye etmesi karşılığında Türkiye ne verdi? Cevat Öneş’in, ’Buna karşılık, biz de Barzani ’yi tanıyacağız’demesi beni tatmin etmiyor. ’Aşiret reisi’ filan diyerek ’siyaseten’ aşağıladığımız Barzani’yi, ’ekonomik’ olarak zaten tanımış durumdayız. Kuzey Irak milyonlarca dolarlık iş yapan Türk şirketleriyle dolu.. Başka bir şey olmalı. Daha esaslı, daha önemli bir şey verdik. Ama ne?” diyordu.

* * *

Bu sorunun cevabını, İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres’in Ankara ziyaretinde TBMM’de konuşturulması ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Türkiye adına kendisine verdiği güvencede arayabiliriz!
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çankaya Köşkü’nde İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres onuruna verdiği yemekte yaptığı konuşmada, İsrail’in güvenliği ve tanınmış sınırlar içinde yaşama hakkına sahip olmasının, Türkiye’nin Ortadoğu politikasının değişmez önceliklerinden olduğunu söyledi!
Gül, Filistinliler’in toplumsal ve ekonomik şartlarının iyileştirilmesinin hem barış sürecine hem İsrail’in güvenliğine katkıda bulunacağına olan inancını vurgulayarak bu düşünceyle Ankara Forumu Projesi’ni başlattıklarını hatırlattı.

* * *


Türkiye, ABD’nin baskısı ile kendi güvenliğini ikinci plâna düşürüp, İsrail’in güvenliği için İsrail-Filistin barışını sağlamaya yöneldi. Çünkü İran’a yönelik ABD saldırısı durumunda İsrail’in “İran’ın 11 bin füzesi” nden korunması gerekiyor. Bu korunma için de Arap dünyasının Filistin barışı ile gönlünün alınması gerekiyor. Yoksa İran, İsrail’e füze yağdırırken, Mısır ve Suriye’ye karşı en zayıf anında yakalanacak!
Başbakan Erdoğan ise “ABD bizden İran ile ilişkilerimizi kesmemizi istedi. Ancak İran bizim komşumuz. İlişkimizi nasıl keselim?” diye konuştu.
Türkiye, kendi güvenliğini sağlamak için her şeyden önce bağımsız hareket edebilmelidir. Elbette ABD ihmal edilecek bir güç değildir. Fakat ABD, Türkiye’nin bölgede kendi oyununu kurması halinde, Ortadoğu’dan tamamen çıkmak zorunda da kalabilir.
Türkiye’nin elinde çok büyük kozlar vardır ve bunların bir kısmının kullanılmakta olduğu anlaşılıyor. Tabii ne derece başarılı olunduğunu hep birlikte göreceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları