Pist kıran iktidar!
İnsanoğlu doğru yoldan çıkıp da bazı kazanımlar elde ederse artık hep yanlış yollara başvurur! Kendisini buna mecbur hisseder... Siyaset de böyledir. Başlarken ilk düğmeyi yanlış iliklerseniz, ondan sonraki bütün adımlarınız yanlış olur... Kendi ülkenizde önemli bir mevkiye ulaşmayı yabancıların açık desteğiyle sağlamışsanız, artık o yabancılar ne derse harfiyen yerine getirmek zorunda kalırsınız. Yabancıların hedefi, devletinizi ve milletinizi çökertmek olsa bile...
***
Durumu, halkınıza kabul ettirmek için de millî ve dini hassasiyetleri kullanırsınız.
Bunlar yetmeyince de göbek bağıyla kendinize bağladığınız insanlar, küçük çıkarları için size inanmış görünür... Battıkça batarsınız... Ekonomi yönetimini, devletin bütün kaynaklarını talan etmeye ve yabancılara satmaya dayalı hale getirirsiniz. Ülkede tarım ve hayvancılığı yok etmeye başlarsınız. AB istiyor diye üretene değil üretmeyene para dağıtırsınız...
Dışarıdan borç alamaz hale gelince de alıcı öyle istiyor diye İstanbul Havaalanı''nı satabilmek için dünyanın en iyi havaalanlarından biri olan Atatürk Havaalanı''nı tahrip etmeye başlarsınız! Bu durumu gizlemek için de "Millet Bahçesi yapıyoruz" diye kitleleri kandırmaya çabalarsınız. Park yapmak için havaalanı pisti sökülür mü? Yalanlarınız piste çakılır...
***
Dini kullanarak millî kimliği ortadan kaldırmaya çalışırsınız! Terör örgütüyle gizlice masaya oturur, onları sınır kapılarında karşılar, halk arasında zafer kazanmış komutan gibi dolaşmalarını sağlarsınız. Hapisteki terör örgütü başının mektubunu miting meydanında okutur, hatta terör örgütüne de temsilci yollar, "ortak vatan" anlayışıyla mutabakat imzalatırsınız.
Millet, durumu fark edince, terörle mücadele başlatır, seçimleri tekrarlatarak iktidarda kalırsınız...
Bu arada Cumhurbaşkanlığı Sarayı olarak tasarladığınız "külliye"yi Başbakanlık binası inşaatı diye gösterirsiniz!
***
Devletin bütün kurumlarını teslim ettiğiniz örgütün hâlâ ne olduğu anlaşılamayan darbe görüntüsü verilmiş eylemini, "Allah''ın lütfu" olarak değerlendirir ve sonuçta onların da istediği sistem değişikliğini yaparsınız. Referandum devam ederken mühürsüz oyları geçerli saydırır sonra da "Atı alan Üsküdar''ı geçti" dersiniz. Rejim değişikliği için bunlar da yetmeyince "geçici koruma statüsü veriyoruz" diyerek milyonlarca insanı ülkeye doldurur, demografik yapıyı değiştirme operasyonuna girişirsiniz. Oysa Suriye''yi de Afganistan''ı da karıştıran, o insanları Türkiye''ye sevk eden bellidir. Bu skandalı kapatmak için de ensar-muhacir söylemiyle halkı kandırmaya çalışırsınız.
A''dan Z''ye bütün programlarınız millî kimlikle mücadeleye dayalıdır ama Avrupa Birliği dayatmalarına "Ulusal Program" dersiniz. "Komşularla sıfır sorun" dersiniz, sonra komşunuz aleyhine asker toplarsınız. "NATO''nun ne işi var Libya''da?" dersiniz, sonra İzmir''i, Libya''ya NATO müdahalesinin merkezi olarak kullandırırsınız. Şimdi de terör örgütlerini destekliyorlar diye İsveç ve Finlandiya''nın NATO''ya katılımına karşı görüş beyan edersiniz ama herkes, "Bu işin sonu da Libya politikası gibi olmasın" diye bakıyor konuya. Zaten, ABD, Türkiye''nin ikna edileceğinden emin...
***
Terör örgütüne en büyük desteği, NATO''nun asıl sahibi ABD vermiyor mu? Öyleyse, bu konuda en azından dünya kamuoyunu bilgilendirmek gerekmez mi?
Mızraklarınızın ucuna Kur''an sayfalarını geçirirsiniz ama ABD''nin "İslam içi çatışma stratejisi"ne tam destek verir, Arap Baharı''nı başlatır, işgalci Amerikan askerleri için dua edersiniz. "Tek millet, tek devlet, tek vatan" dersiniz ama ülkenizi, küreselcilerin, "tek dünya devleti"nin alt yapısını hazırlamak için tasarladığı, tarihin en büyük sahtekârlığı olan pandemi politikalarına teslim eder, dünya hükümeti gibi davranan Dünya Sağlık Örgütü''ne devlet içinde devlet statüsü verirsiniz.
Yalnız bütün insanlığın devamlı kandırılamayacağı gibi milleti de devamlı aldatamazsınız. Yurda soktuğunuz Afgan askerlerine de güvenmeyin; piste çakıldınız!