Peygamberleri de kadın doğurmadı mı?

Beylikdüzü’nde bir imamın, Cuma hutbesinde “Eşini çalıştıran adamın biri gelerek, karısının kendisini patronu ile aldattığını söyledi. Bakın karılarınızı çalıştırmayın, günaha girersiniz. Çünkü kadının dokuz nefsi var. Hangisine hâkim olsun. Erkeğin tek nefsi var ve buna hâkim olabiliyor. Bunları kendim uydurmuyorum. İslam’ın emrini tebliğ ediyorum” diye konuştuğu Akşam gazetesinde yer aldı. Ercan Öztürk’ün haberinde AKP’li 15 kadının, camiye giderek imamdan hesap sorduğu da bildirildi.
Haberin belki eksiği vardır ama fazlası yoktur! Çünkü böyle örnekler, sık yaşanmaktadır.

* * *

1993 yılıydı. Antalya Belek’teki 1. Türk kurultayı, kurban bayramına denk gelmişti. Belek’te cami yoktu. Serik ilçe merkezine gidilecekti. Erdoğan Aslıyüce ile birlikte Serik’e gittiğimizde iki cami ile karşılaştık. Başta Alparslan Türkeş olmak üzere namaza gelen delegeler, büyük camiyi doldurmuştu. Israr edersek içeri girebilirdik ama girmedik. Camide gazetecilik yapacak değildik, bayram namazına gelmiştik. Benim önerim üzerine karşıda bulunan küçük camiye geçtik. Orada da ancak cami dışında yer bulabildik. Biz oturduğumuzda imam bayram hutbesini veriyordu. Kadınların şeytanlığından ve uzak durulması gereken yaratıklar olduğundan bahsediyordu! Biz imamı göremediğimiz için müdahale etme şansımız da yoktu. Zaten orada müdahale etmek akıllı bir davranış olmazdı. Böyle bir adamın arkasında namaz kılınmaz diye düşündüm ama imama kızıp camiyi terk etmek istemedim.
Cemaatten de kimse tepki göstermedi.
Oysa kadını şeytan olarak gören o imamı da bir kadın doğurmuştu. Onun kabulüne göre annesi ve kız kardeşleri de kadın oldukları için şeytandı! Ya Hz. Muhammed’i doğuran anne! Ya, Hz. Muhammed’in eşleri ve kızları! Onlar da şeytan mıydı? İmamla yüz yüze gelebilseydim bu soruyu soracaktım! Fakat namazdan sonra kurultaya geri dönmemiz gerekiyordu. Ayrıca böyle bir yobazı ayaküstü bir sohbetle ikna etmek mümkün olamazdı.

* * *


İslâm dünyasının ve Osmanlı’nın bilim ve teknolojide niçin geri kaldığına dair çok yazı yazmışımdır. Özellikle İmam Maturidi’nin akılcılığı ile İmam Şafii’nin nakilciliği arasındaki kavgada akılcılığın terk edildiğini, bu anlayışın Yavuz Sultan Selim döneminde Tebriz ve Kahire’den gelen sözde bilim adamları vasıtasıyla İstanbul’da hayata geçirildiğini, İstanbul’da Ali Kuşçu’nun kurduğu rasathanenin Kanuni döneminde top atışı ile yıkıldığını uzun uzun incelemiş, kitaplarımda da yer vermişimdir. Temel sebep bu olmakla birlikte, hemen ardından gelen ikinci sebep, Kur’an’ın getirdiği bütün yeniliklere rağmen, kadının hâlâ şeytan kabul edilmesidir! Arapların cahiliye dönemindeki kadınla ilgili anlayışları İslâmi renge büründürülerek bugün de bütün katılığı ile yaşatılmaktadır. Suudi Arabistan’da kadınların hâlâ ehliyet alamaması, Afganistan’da kadınların yüzlerini bile kapatmak zorunda olması bu anlayışın ürünüdür ve temelinde putperestlik vardır!
Avrupa’daki şeytan çıkarma kültürünün altında da kadını şeytan olarak görmek yatıyordu. Vatikan, 2008 yılını şeytan çıkarma yılı ilan etti. Kadınları rahibeleştiren bu kültür, Avrupa’yı yeniden karanlığa gömebilir.

* * *


Şu bir gerçek ki Müslümanlar, toplumun yarısını oluşturan kadını geri bıraktıkları için geri kaldılar!
Tabii bugün modernlik diye sunulan hayat tarzının da cahiliye döneminden bir farkı yoktur. Daha doğrusu her iki anlayış arasında özde bir fark bulunmamaktadır. Çünkü her ikisinde de kadın metadır, maldır!
Türklerin İslâm anlayışı böyle değildi, ne oldu bize?
Hz. Muhammed, “Cennet anaların ayağı altındadır” dememiş miydi? Hz. Muhammed’in ilk eşi Hz. Hatice, iş kadını değil miydi? Hz. Ayşe, Cemel vakasında orduya komuta etmemiş miydi?
Kadınlarımızı rahibeleştirmeyelim!

Yazarın Diğer Yazıları