Özbek, Türkmen, Uygur, Tatar...
1970'lerin sonlarına doğru, 1977, belki de 1978 yılı. Afganistan'ın Andhoy şehrinden gelmiş
ak yüzlü bir Özbek Türk'ünün nağmelerini mırıldanmaya başlamıştık:
Özbek, Türkmen, Uygur, Tatar, Âzer bir boydur;
Karakalpak, Kırgız, Kazak bunlar bir soydur.
Sabir Kârger, Hacettepe Üniversitesi'nin Eczacılık Fakültesi'ne girmişti. Sık sık bir araya geliyor, onun sesinden ve dutarından Türkistan türkülerini dinliyorduk:
Anayurtum Türkistannı bölip koygenler;
İnanmangler, aldanmangler ey Türk igitler,
Kırk asırlık tarihge sahip bolgen Türkler!
Sözleri ve bestesi Sabir Kârger'e ait olan bu parça, artık çok ünlü. Türkistan'ı ve Turan'ı düşünen kadın erkek, genç yaşlı, bir araya geldiğimiz zaman, Anayurt Marşı adını verdiğimiz bu parçayı dilimizden düşürmüyoruz. Özbek Türkçesini biraz değiştirerek de söylüyoruz. "Koygenler" yerine "koymuşlar", "tarihge" yerine "tarihe", "bolgen" yerine "olan" diyoruz. Bizim "aldanmayın" dediğimize Özbek kardeşlerimizin "aldanmangler" dediğini öğreniyoruz.
Afganistan'ın kuzeyi için Sabir, "Hayır Afganistan değil, Güney Türkistan" diyordu. Haklıydı. Onun doğup büyüdüğü Andhoy'da hem Özbek, hem de Türkmen Türkleri vardı. Türkmenlerin, yani Oğuzların Afşar boyundan önemli bir topluluk da orada yaşıyordu. Hem Temürlülerin başkenti neresiydi? Tarih bilgimizi yokluyorduk. Semerkant mı? Hayır, Herat. Öyle ya, büyük Türk şairi Ali Şir Nevayi Herat'ta yaşamamış mıydı? Temür'ün oğlu Şahruh, başkent Herat'ta hükümdarken onun oğlu Uluğ Beğ de Semerkant'ta valilik yapıyordu. 15. yüzyılın en büyük siyaset ve kültür merkezlerinden biri olan Herat, şimdi Afganistan sınırları içinde. Sabir Kârger haklıydı; Herat, Andhoy, Mezâr-ı Şerif şehirlerinin bulunduğu bölge Güney Türkistan idi. Koskoca Temürlü hanedanı orada oturduğu gibi aynı soydan olan Babür de büyük imparatorluğunu bugünkü Afganistan topraklarından başlayarak kurmuştu.
Sabir Kârger, Eczacılık Fakültesini bitirdi ve eczacı oldu. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçti. Gaspıralı İsmail'in yolundan gidiyordu: Dilde, fikirde, işte birlik. Türk ülkeleri arasında ilaç ticareti yapıyordu, bu işte birlikti. Türkiye, Türkmen, Özbek Türkçelerini bazen birbirine karıştırarak şiirler yazıyor, bunları besteliyordu, bu dilde birlikti. Şiirlerinde Türk birliği düşüncesini işliyordu, bu fikirde birlikti. Besteleri dilimizin ezberi oluyordu, bu sanatta birlikti. Hoca Ahmet Yesevi'yi besteliyor, Nevayi'nin gazellerini okuyordu, bu kültürde birlikti.
Sabir Kârger, Andhoy'un aydın bir ailesinden gelmişti. Dedesi Buhara'da öğretmenlik yapmış, Andhoy'da ilk modern okulu kurmuştu. Babası Andhoy'un merkez orta mektebini kuran ve yöneten bir öğretmendi. Böyle bir aile içinde yetişen Sabir Kârger, Anayurt Marşı'nın sözlerini ve bestesini çantasına koyup 1976'da Türkiye'ye gelmişti. O yılların Türkçü, ülkücü gençleri, "Güzel Türkistan senge ne boldu (sana ne oldu)" şarkısını hüzünle söylüyorlardı. Türkistan ve Turan şarkıları için hazır bir ortam vardı. Oruç Güvenç İstanbul'da, Ali Özaydınlı ve İrfan Gürdal Ankara'da Türk Dünyası müziklerini icra ediyorlardı. Mehmet Sabir Kârger de, farklı sesi ve tarzıyla Türk Dünyası müziklerine yeni bir çeşni kattı. Artık birçok üniversitede Türk Dünyası müziklerini icra eden korolar var. 16-18 Ekim tarihlerinde Ondokuz Mayıs Üniversitesinde yapılan XI. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu'nun açılışında da üniversite korosundan Türkmen, Kırım, Kazak türküleri dinledik ve tabii hep birlikte Anayurt Marşı'nı da söyledik.
Sabir Kârger, Ahmed Yesevi albümünden sonra Atatürk'e Şükran albümünü de hazırlıyor:
Han Atam, Tengri'mni lütfü, kahraman Hakan Atam,
Bizge Türk Cumhuriyeti armağan kılgan Atam.
Men uzakta, öz ilimde kimsesiz kalgan idim,
Bağrı kan evlatlarıngge eşiking açgen Atam.
Tengri'mni "Tanrı'mın" demek; eşiking de "kapısını" anlamında. Bizge, kalgan, açgen gibi kelimeleri de sanırım öğrendik. Mehmet Sabir Kârger'in yeni albümünü merakla bekliyoruz.