Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

Oğuznameler ne zamandan beri biliniyor?

Oğuznamelerle ilgili yazılarımdan dolayı bazı sorularla karşılaşmaktayım. Sorulardan bir bölümü, Oğuznamelerin ne zamandan beri bilindiği hakkında. Câmiü't-Tevârîh, Şecere-i Terâkime, Dede Korkut Kitabı gibi iyi bilinen ve haklarında rahatça bilgi edinilebilecek olan eserlerden çok, az bilinenler hakkında bir merak var. Onlardan birkaçı üzerinde duracağım.

Tataristan'ın Kazan şehrindeki bir kütüphanede bulunduğu için ülkemizde Kazan Oğuznamesi diye tanınan yazma, hacimli bir eserdir. Oğuzname'nin sözlü / efsanevi tarihini anlatır. Eseri ilk kez 1993 yılında Fikret Türkmen tanıtmıştır. 1998'de İstanbul'da Ahmet Veli Menger Vakfı tarafından yapılan tıpkıbasım sadece 150 adettir. 1990'lardan beri eser, Türkologların ilgi alanına girmiştir. Eserin tamamı üzerinde yapılmış biri tez, biri basılı iki çalışma maalesef yanlış okumalarla doludur. Yazma üzerinde çalışanlar onun tarihini de tespit edememişlerdir. 2018 Baharı'nda Türk Kültürü Araştırmaları Dergisi'ne yazdığım "Kazan Oğuznamesi Değil Afganistan Afşarları Oğuznamesi" başlıklı incelemede eserin 1789 veya onu izleyen birkaç yıl içinde Afganistan Afşarları arasında yazıldığını gösterdim.

Tevârîh-i Cedîd-i Mir'ât-ı Cihan adlı yazma, Orhan Şaik Gökyay'ın 1938'de Aylı Kurt yayınları arasında çıkan Dede Korkut kitabından beri bilinmektedir. Birçok şecere yanında Dede Korkut kahramanları hakkında kısa bir bölümü de içine alan bu yazmayı ilk kez Atsız bir sahafta görmüş ve Türklerle ilgili bölümlerini eliyle kopya etmiştir. Eser hakkındaki bilgileri Gökyay'a gönderen de odur. Daha sonra kaybolan yazmayı Atsız, eliyle kopyaladığı nüshaya dayanarak eski ve yeni harflerle 1961'de yayımlamıştır.

Bayatlı Mahmud oğlu Hasan tarafından 1482'de yazılıp Cem Sultan'a sunulan Câm-ı Cem-Âyîn'in iki nüshası vardır ve ikisi de Ali Emîrî Efendi tarafından bulunmuştur. Ali Emîrî Efendi eserin Yanya'da bulduğu nüshasını 1915 yılında yayımlamıştır. Diğer nüsha ise Fahrettin Kırzıoğlu tarafından sadeleştirilerek 1949 yılında, editörlüğünü Atsız'ın yaptığı Osmanlı Tarihleri I kitabında yayımlanmıştır.

Topkapı Oğuznamesi olarak tanınmış bulunan üç sayfalık bir parça, Yazıcıoğlu Ali'nin Tevârîh-i Âl-i Selçuk adlı eserinin Topkapı Sarayında bulunan yazmalarından birinin boş sayfalarında yer alır. Bu küçük fakat önemli Oğuzname 1934 yılından beri bilinmektedir. Rıdvan Nafiz Edgüer'in 1934'teki ilk yayınından sonra üzerinde pek çok çalışma yapılmıştır. Kırzıoğlu Fahrettin'in Dede-Korkut Oğuznâmeleri adlı eseri ile Orhan Şaik Gökyay'ın ünlü Dedem Korkudun Kitabı'nda da bu parça tıpkıbasımıyla birlikte yer alır. Son olarak Mustafa Kaçalin de 2017'de yayımladığı Oğuzların Diliyle Dedem Korkudun Kitabı adlı çalışmasında metni yeniden okumuş ve sözlüğünü vermiştir. Bu küçük yazmada geçen ve Dede Korkut Kitabı'nda bulunmayan Allarşa oğlu Etil Alp adı araştırıcıların dikkatini çekmiş ve bazı bilim adamları Etil ile Attila arasında ilgi kurmuştur. Yazmadaki ilgi çekici kahraman adlarından biri de Deli Dumrul'un adı olarak geçen Tokuş Koca oğlu Toğrul Sultan'dır. Bahaeddin Ögel 1994'te yayımlanan önemli makalesinde bu kahramanın adı üzerinde durmuştur.

Er-Risâletu min-kelimâti Oğuznâme el-meşhûr bi-Atalar Sözi adını taşıyan ve Berlin'de bulunan yazma Von Diez'in 1811'deki Almanca yayınından beri bilinmektedir. Gökyay, 1938'deki Dede Korkut kitabında yazmanın ilk sayfalarını yayımlamıştır. Muharrem Ergin de 1958'de yayımlanan Dede Korkut Kitabı I adlı çalışmasında eserden bahsetmektedir. Yazmada aynı kalemle yazılmış başka eserler de vardır. Bunlardan biri, Kanuni'nin şehzadelerinin sünnet düğünündeki yemekler hakkındadır. Bu kısım hakkında Günay Alpay Kut'un önemli bir çalışması vardır. Necati Demir de 2018'de yayımladığı Oğuz Kağan Töresi adlı eserde yazmadaki atasözlerinin çoğunu bugünkü Türkçeye aktarmıştır. Von Diez'in 1811'deki çalışması da 2018'de Hasan Güneş tarafından Türkçeye çevrilmiş ve eser Ötüken Neşriyat tarafından basılmıştır. Ancak bütün bu çalışmalarda yazmanın tarihi doğru olarak tespit edilememiştir. Oysa yazmanın son sayfalarında birkaç kez, 4. Murad'ın cülus tarihi verilmiştir. 4. Murad da bilindiği gibi 1623 yılında tahta oturmuştur.

Bilim hayatında önceki çalışmaları bilmek önemlidir. Bu sıralarda gündemde olan Oğuzname konusundaki bazı öncü ve önemli çalışmaları örnek olarak göstermeye çalıştım. Okuyucular ellerine aldıkları yeni yayınları, önceki çalışmalardan haberdar olunup olunmadığı bakımından da değerlendirmelidirler. 

 

Yazarın Diğer Yazıları