Oğuz Kağan'ın başkenti Antakya!
Oğuzname ya da Oğuz Kağan Destanı’nın beş ayrı yazması vardır. Yazmalardan çıkarılan ortak bilgilere göre Oğuz Kağan, başkent Karakurum’dan ordusuyla yola çıkarak, Batı’ya yürüdü, İtil ırmağını geçtikten sonra Kafkasları denetim altına alarak bugün Ağrı denilen Alatağ’da ve ayrıca Karabağ’da yayladı. Daha sonra Anadolu’ya ve Irak’a hakim oldu, Şam üzerine yürüdü, Suriye teslim olduktan sonra dönerek Antakya’yı kuşattı, bir yıllık kuşatmadan sonra 90 bin askerini yerleştirerek tahtını burada kurdu. Oğuz Kağan üç yıl Antakya’da kaldıktan sonra Bağdat, Isfahan ve Herat üzerinden memleketine dönmeye karar verdi, Semerkant ve Buhara’ya da uğrayıp 50 yılda dünyayı fethederek memleketine döndü.
***
Oğuz Kağan’ın, M.Ö. 209 yılında ilk düzenli orduyu kuran Mete Han ile aynı kişi olduğu zannedilir.
Oğuz Kağan destanının yazmaları dışında, Doğu’dan Batı’ya böyle büyük bir sefer düzenlendiğini kaydeden kişi, ünlü Heredot’tur.
Heredot, İskitlerin Kafkasya üzerinden Kimmerleri kovalayarak Anadolu’ya hakim olduğunu, Mısır üzerine de yürüdüğünü, Filistin’deyken Mısır Kralı Psammetikos’un armağanlar sunup yalvarması üzerine daha ileri gitmediğini, Anadolu’nun 28 yıl İskit hakimiyetinde kaldığını, fakat büyük çoğunluğunun Medlere ve Perslere konuk olduğu bir gece sarhoş edilerek boğazlandığını anlatır.
Heredot’un bu olaylarla ilgili gösterdiği tarih, M.Ö. 7’nci yüzyıldır.
Her zaman düşünmüşümdür; Oğuz Kağan, Mete ise Çin yıllıkları mı yanlış okundu, yoksa tarihler birbirine mi karıştırılıyor.
Öyle ya Heredot, M.Ö. 5’inci yüzyılda yaşadığına göre, kendisinden sonra meydana gelen olayları yazacak değildi. İskitler’in Karakurum’dan Filistin’e kadar uzayan 50 yıllık seferi ise daha sonra sadece Cengiz Han tarafından tekrarlanabilmiştir.
Batılı tarihçiler, M.S. 395 yılında Hunların da böyle bir sefer yaptığını kaydeder ama sanıyorum aynı olaydan bahsederler.
Bu durumda Heredot’un anlattığı İskitler, Oğuz Han’ın ordusu idi. Demek ki bizim Oğuzlar dediğimiz kavim, İskitler demekti veya en azından yönetici unsur Oğuzlar idi!
Bu kanaate Heredot’u okuduktan sonra ulaşmıştım ama tarihçilerin hiçbirinde böyle bir değerlendirmeye rastlamadığım için doğrusu, yazmaya çekiniyordum.
Yoksa tarihçilerimiz, Oğuz Kağan seferini tamamen masal mı zannediyordu? Heredot’u hiç okumamışlar mıydı?
***
Derken benim yıllardır bir sır gibi sakladığım bu düşünceyi daha da kuvvetlendirmeme sebep olan bir eser yayınlandı. Erdoğan Aslıyüce, İskenderun Belediye Başkanı Mete Aslan’ın desteği ile hazırladığı Akdeniz’in İncisi İskenderun adlı kitapta Oğuz Kağan’ın İskenderun seferini tarihi kaynağından, yani Reşideddin’den nakletti.
Reşideddin, Oğuz’un Diyarbakır, Erbil, Musul, Bağdat ve Şam’ı nasıl kendisine bağladığını, Antakya’nın nasıl direndiğini ve şehir teslim alındıktan sonra Tekür ordusunu da mağlup ettiğini anlatır.
Aslıyüce, İskenderun tarihini doğru bir temele oturtabilmek için, bir ömür boyu elde ettiği tarihi birikimle yetinmeyip, konu üzerinde aylarca çalıştı. Onun ulaştığı kanaate göre Oğuz Han, sadece Antakya yöresinde 18 yıl kalmıştır.
***
Diyeceksiniz ki türban tartışması dururken, nereden çıktı bu Oğuz Kağan Destanı veya İskit seferi?
Bir milletin tarihini doğru öğrenmesi, zaman zaman durup, ’biz nereden geldik, nereye gidiyoruz’sorusunu kendisine sormasına yol açar.
Bu sorunun cevabı da belki milletin aklını başına getirir!